CUMHURİYETE İNANAN TEK BİR KİŞİNİN HİKAYESİ 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramının 100.yılına yaklaşıyoruz. İyisiyle kötüsüyle bir 100 yılı ülkemiz olarak geride bırakıyoruz. Son 100 yılın en özel ekim ayını yaşarken sizi çok kısa tarih yolculuğuna çıkarıyor olacağım.

CUMHURİYETE İNANAN TEK BİR KİŞİNİN HİKAYESİ 

Merhaba sevgili Avrupa Haberler okuyucuları,

29 Ekim Cumhuriyet Bayramının 100.yılına yaklaşıyoruz. İyisiyle kötüsüyle bir 100 yılı ülkemiz olarak geride bırakıyoruz. Son 100 yılın en özel ekim ayını yaşarken sizi çok kısa tarih yolculuğuna çıkarıyor olacağım.

İlk günlerinde sadece tek bir kişinin inandığı bu kurumdan milyonların coşkuyla kutladığı bir bayrama uzanan bir yolculuğun hikayesine uzanıyoruz.

1918 yılının Sonbaharında 1.Dünya Savaşı bitmiş Mondros Ateşkes Antlaşmasına imza atılmıştı.

Bu bi nevi aslında Türkiye’nin işgalinin zemini hazırlanmıştı. Daha sonra 1919’da tüm yurtta işgaller başlamış, 1920’de ise ülkenin kalbine dinamit koyulan Sevr Antlaşmasını dönemin padişahı Vahdettin ve Damat Ferit imzalamıştı. Ülkenin bu durumunda bu topraklardan ümidini yitirmeyen tek bir kişi vardı. Onun adı bir Osmanlı subayı olan Mustafa Kemaldi. Batıda Yunanlılar işgale başlarken, güneyde Fransız ve İtalyanlar işgallere başlamışlardı. 

Bu esnada Samsun’da görevli olan Mustafa Kemal, bu halka olan inancını kaybetmemişti. Amasya, Sivas ve Erzurum’da kongreler düzenledi. Bu halka doğru olanları anlattı. Halkta bu çağrılara cevapsız kalmadı, çünkü başka bir vatanımız yoktu. İlk zamanlarda Amerikan mandasını düşünen düşünce ve fikir yazarlarını bile bağımsızlığına inanmaya başlamıştı. Sonra güçlü bir direnişle ülkeden tüm düşmanlar atıldı. Mustafa Kemal artık ‘’Gazi Mustafa Kemal’’ olmuştu.

Bilfiil işgalden kurtulan ülkenin rejimini belirlemeye gelmişti sıra artık. Çünkü hanedan ailesinin tamamı yurtdışına kaçmıştı. Aynı zamanda bir kenarda halifelik makamı duruyordu. Bu dönemde arkadaşlarıyla konuşan Gazi Paşa bir toplantısında ‘’Efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz’’ diyerek yeni rejimin temel yapı taşını işaret ediyordu. O günlerde kendi en yakınındaki arkadaşları bile efendim çok tepki toplarız diye tepki gösterdiğinde anlaşılıyordu ki o günlerde bir tek kendisi bu rejimin varlığına inanıyordu.

İşte geldik 100.yıla yine aynı ihtişamla, aynı hırsla kalk ayağa Türkiyem! Bu yüzyılda yine etrafımızda bir çok düşman kollarını sıvamış düşmemizi bekliyor. Unutma! Her düştüğünde tekrar o günleri hatırla. Bu ülke bu topraklar hepimizin. Başka bir ülkemiz yok.

Atatürk’ün dediği gibi; ‘’Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’’. Nice yüzyıllara Türkiye’m! 

OZAN DELİCE