Edanur Günay Yazdı; Hayatınız Bir Şarkı Sözü Olsaydı Ne Olurdu?

Hayatınız Bir Şarkı Sözü Olsaydı Ne Olurdu?

Merhabalar sevgili okurlar; hani derler ya; "şu ana kadar yaşadığım hayata en çok bu şarkı yakışıyor, hayatımı bu şarkı özetliyor."

Her dinlediğiniz de kendinizi bulduğunuz bir şarkı var mı?

Bazı şarkılar vardır ya hani; "Sen konuşma ben meseleyi biliyorum." der gibi… Mesela Emir Can İğrek’in ‘Beyaz’ şarkısının sözleri hayatın özeti gibi:

 “Hayattan dışarı çıkıp soluklansam diyorsun.
Bilmediğin onlarca şeyin peşinden koşuyorsun.
Hatır için yaşamaktan fazlasını yapmalısın.
Yoksa gece yağınca kapkaranlık olacaksın.

Bu yol nereye gider bilmem ama yürüyorum işte.
Yüzüme vuruyor arada fırtınası, korkuyorum ne var?
Düşe kalka büyüyorum işte.
Biraz yaram var ama geçecek bu gidişle… ”

Hayat, acı tatlı yaşanmış veya yaşanacak tüm parçaların birleşimi ile meydana gelen bir bütün gibi karşımıza çıkıyor. Hepimiz; kendimizin, çevremizin, başımızdan geçen, geçmekte olan ve geçmesi muhtemel olaylar zincirinin kurgularıyla oluşturulan bir hayat sürmekteyiz. Gerek kişilerle gerekse olayların kendisiyle kurduğumuz ilişkiler, kurgulanan bu hayatı acı veya tatlı algılamamıza neden olan ve tüm bu bahsi geçen şarkılara ismini veren olaylar bütünüdür.

Nesilden nesile deneyimle, yaşayarak, hissedilerek aktarılan yaşamın melodisidir. Hayat bir şarkı demiş bir şair. Doğru söylemiş aslında. Şarkının tümünü dinleriz ama nakaratı kalır akıllarda. Bazen mutluluk bazen de hüzün oradaki nakaratta gizli. Bir nakarat uğruna,
tüm şarkıyı dinletiyor hayat insana.

Şarkılar sadece karşılıksız bir sevdayı, ayrılığı, ölümü anlattığında sarsmaz. Bazen bir ezgi, bir söz, kapandı sandığımız yarayı kaldırır, çocukluğumuzun elinden tutar, gençliğimizden savurur… Bazı şarkılar hikayemizi anlatır. Tanıdıktır…  Ezgisinden tanırsınız, sözüne kapılırsınız.

 ‘’ Sezen Aksu’nun ‘Aykırı Çiçek’ şarkısını dinlemiş miydiniz daha önce? Şöyle söylüyor;

 “Kim bilebilir kimin halini.
Dil söylemez yüreğin harbini.
İç hisseder hakikat sırrını.
Ağırdan al yargını yar aman.

Sesimi suya bıraktım.
Nefesimi semaya.
İçine her şeyi kattım.
Şarkılar benzer duaya.

Geçtim bazen hüzzam makamından.
Geçtim dokuz sekiz ağır roman.
Şimdi sade kahve kıvamında.
Her şey eksik, her şey tamam… ”

Hayata hangi melodiyle bakarsak öyle görüyoruz aslında, hayat bazen bir trajedi bazen de bir komedi olabiliyor. Bazen ise şarkılar insanlardan daha iyi dert ortağı oluyor. Önemli olan seçtiğin melodinin senin dünya sahnen de seyirci olabilmesidir. Hayat biraz kahkaha, biraz hüzün, biraz aşk ve biraz da dram. Sürekli değişen şarkılar gibi. 

Peki ya sizin dinlemeye cesaret dahi edemediğiniz şarkılar var mı? Dinlerken içinizde bir şeyler koptuğunu hissettiğiniz, tüylerinizi diken diken eden bir parça…  Özlemi iliklerinize kadar hissettiğiniz veya özleyeceğiniz şeyleri terk ederken dinlediğiniz şarkılarınız oldu mu? Şehrin ağırlığını bir yük gibi sırtlarımıza yüklemiş olan şarkılar. Bazen de geride bıraktıklarımız adına uzun yollar boyunca bize eşlik eden şarkılar duygularımızın karşılığı olur. 


Bu duygulara tercüman olan, bir başka şarkı da Ajda Pekkan’dan; “Düşün düşün aşamıyorum engelleri. Varamıyorum yanına çarelerin. Yıkıl duvar göremiyorum enginleri. Gidemiyorum bırakıp uzaklara. Bir ağlar bir gülerim. ”

Hayat bir şarkı. İstersek dinleyebilmeli, istersek söyleyebilmeli. Hayat çok yönlü ve hiçbir açıdan tek bir kalıba indirgenmeyecek olsa da hayatımızı anlatan bu şarkılar; kendimizi ifade etmemizin bir aracı olarak görev alıyor yaşamımızda. Yaşamı melodilerle ifade etmek ne büyük bir öğreti. 

Bu hikaye senin hikayen... Ve o hikayenin, tüm dünyaya anlatmak istediği tek bir şarkı sözü olsaydı, bu sence ne olurdu? Lütfen yorumlarda buluşalım.