Başarı ile başarısızlık arasındaki bu karmaşık süreç, entegrasyonun ne kadar sabır ve destek gerektirdiğini gözler önüne seriyor.
İlk Adımlar: Umut ve Çaba
Andreas Bauerfeind, yıllar boyunca işlettiği fırını oğluna devrettiğinde, yanında çalışan Vietnamlı çıraklarının başarısıyla gurur duyuyordu. Onların disiplini ve öğrenme isteği, göçmenlerin iş hayatına katılımına dair olumlu bir örnek oluşturmuştu. Bu deneyimden güç alan Bauerfeind, Gineli Mamadu ve Suriyeli Mohammed’e de fırının kapılarını açtı. Ancak yeni girişimler, farklı kültürel alışkanlıklar, dil yetersizliği ve bürokratik engeller nedeniyle kısa sürede zorlu bir sınav hâline geldi.
Dil Sorunları ve Bürokratik Engeller
Mamadu, fırıncılık mesleğine ilgiyle başlamış ve çıraklık eğitimine dahil edilmişti. Fakat neredeyse hiç Almanca bilmemesi ve bölgede uygun kursların olmaması, uyum sürecini güçleştirdi. Bauerfeind, kendi çabasıyla dil kursları ayarladı, hatta Mamadu için bir ev kiralayıp döşedi. Ancak resmi işlemlerin büyük bölümü de onun ve çalışanlarının omuzlarına kaldı. Ramazan ayında üretkenliğinin düşmesi meslektaşları arasında gerginliğe yol açsa da sorun çözüldü. Fakat tam her şey yoluna girmişken, Mamadu’ya ülkeyi terk etmesi gerektiği bildirildi. Bauerfeind’in tüm girişimlerine rağmen sınır dışı süreci engellenemedi ve genç çırak bir sabah ortadan kayboldu.
Kültürel Çatışmalar ve Beklenmedik Tepkiler
Suriyeli Mohammed için de benzer bir umut vardı. Bir çalışanın emekli olmasıyla boşalan pozisyon, ona aktarılacaktı. Ancak kadın meslektaşların talimatlarını kabul etmemesi ve sık sık ailesinin yanına gitmesi nedeniyle iş disiplini sağlanamadı. Almanca öğrenme tekliflerini reddetmesi ve çalışma saatlerine uymaması, Bauerfeind’i zor bir kararla karşı karşıya bıraktı. Görevine son verildiğinde ise gösterdiği mutluluk usta fırıncıyı şaşkına çevirdi. Mohammed’in bu tavrı, resmi kurumlara iş sahibi olduğunu kanıtlamanın kendisi için daha değerli olduğunu düşündürdü.
Entegrasyonda Sabır ve Destek Gerekliliği
Saksonya Mülteci Konseyi, bu örneklerin geneli yansıtmadığını, çoğu mültecinin çalışmak ve katkıda bulunmak istediğini vurguluyor. Konsey temsilcisi Osman Oğuz, entegrasyonun kendiliğinden gerçekleşmediğini, sabır, destek ve karşılıklı öğrenme süreci gerektirdiğini belirtiyor. Ona göre, iş ilişkilerinin başarısız olması mümkün, ancak bu durum istisna olarak görülmeli.
“Başarabiliriz” Söylemine Eleştiri
Bauerfeind ise siyasetçilerin sık sık dile getirdiği “Başarabiliriz” söylemine mesafeli yaklaşıyor. Ona göre, gerçek hayatta bu süreç büyük fedakârlık, zaman ve destek gerektiriyor. Yeterli kurumsal desteğin sağlanmaması ise işverenleri yalnız bırakıyor. Olumsuz deneyimlerine rağmen, Bauerfeind bugün hâlâ bir yabancı çırağa meslek öğretmeye devam ediyor. Onun hikâyesi, entegrasyonun tek bir başarı ya da başarısızlık üzerinden değil, çok boyutlu ve karmaşık bir süreç olarak değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatıyor.