Entegrasyon ve Göç Uzman Konseyi (SVR), mevcut yasal düzenlemelerin sahadaki etkilerinin değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar, uygulamadan sorumlu mercilerin sürece dâhil edilmediği bir yasa üretim hızının hem kamu yönetimini hem de iş dünyasını zora soktuğunu ifade ediyor.
Yasalar Arttı, Uygulama Geride Kaldı
Son dönemde yabancı vasıflı işçilerin Alman işgücü piyasasına entegrasyonunu kolaylaştırmak amacıyla çıkarılan çok sayıda yasal düzenleme, yerel yönetimler ve göçmenlik ofisleri tarafından uygulamada zorlanıyor. Entegrasyon ve Göç Uzman Konseyi Başkanı Winfried Kluth, “Yasama hızlandı, ancak bu hız iyi bir yönetimin garantisi değil” diyerek, yasa tekliflerinin yerel düzeydeki uygulanabilirliğine daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Kluth’a göre, mevzuatın sahada nasıl işlediğini görmezden gelmek, yalnızca yasal karmaşaya değil, vatandaşların devlete duyduğu güvenin zedelenmesine de neden oluyor.
Kamu Görevlileri Aşırı Yük Altında
Yerel göç idarelerinin, artan başvuru sayıları karşısında personel ve kaynak açısından yetersiz kaldığına dikkat çeken uzmanlar, oturum ve çalışma izinleri gibi kritik konularda kararların gecikmesinin, yalnızca bireyleri değil, aynı zamanda ekonomik düzeni de etkilediğini vurguluyor. Kluth, kamuoyunun, devletin işlevselliğini yasa çıkarma hızından çok bu yasaların günlük hayattaki etkisine göre değerlendirdiğini dile getirdi.
Mülteci Entegrasyonu ve Geri Dönüş Süreçleri Ağır İlerliyor
Almanya’da mültecilerin iş gücü piyasasına entegrasyonu arzu edilen hızda gerçekleşmezken, ikamet hakkı olmayan kişilerin geri gönderilme süreçlerinde de ilerleme sağlanamıyor. Bu durum, yasal düzenlemelerin yalnızca kâğıt üzerinde kaldığını, pratikte ise çözüm üretmekten uzak olduğunu gözler önüne seriyor.
Uygulayıcıların Sürece Dahil Edilmesi Talep Ediliyor
SVR, yeni federal hükümete, çıkarılacak yasaların pratikte nasıl işleyeceğine dair daha fazla öngörü geliştirme çağrısında bulunuyor. Özellikle yerel göç ofislerinde görev yapan personelin sürece doğrudan dâhil edilmesi gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, yasanın uygulayıcılarının deneyimlerinin yasa yapım sürecine katkı sağlayacağını savunuyor.
SVR Başkan Yardımcısı Birgit Glorius da bu sürecin sadeleştirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Almanya’nın daha fazla yasaya değil, daha iyi işleyen bir uygulama sistemine ihtiyacı var” dedi. Glorius, vatandaşlık başvurularındaki artışın, personel yetersizliği ve hukuki karmaşıklık nedeniyle yönetilemez bir hale geldiğini, bunun da işlemlerde ciddi gecikmelere neden olduğunu belirtti. Nitekim Bodensee Gölü bölgesinde, geçici olarak yeni vatandaşlık başvurularının kabulü durduruldu.
Yasaların Etkisi Ölçülmeli, Süreçler Dijitalleşmeli
Uzmanlar, yasal sürecin sadeleştirilmesi adına somut önerilerde bulunuyor. Karmaşık göçmenlik vakalarının sorumluluğunun merkezi düzeyde birleştirilmesi, işverenlerin mesleki yeterlilik tanıma süreçlerine daha etkin şekilde katılması ve göç yönetiminde dijitalleşmenin yaygınlaştırılması bu öneriler arasında yer alıyor. En önemlisi ise, yürürlüğe giren yasaların belirli bir sürenin ardından değerlendirilmesi, yani etki analizlerinin yapılması talep ediliyor.
Siyasal Kararlarda Yasa Etkinliği Belirleyici Olacak mı?
CDU, CSU ve SPD’nin oluşturduğu siyah-kırmızı koalisyonun, uzman görüşlerini ne ölçüde dikkate alacağı belirsizliğini koruyor. Koalisyon anlaşması, göç politikalarında yeni düzenlemeleri içeriyor. Buna göre, sınırlı koruma statüsüne sahip kişilerin aile birleşimi iki yıl süreyle askıya alınacak. Ayrıca, iyi entegre olmuş yabancıların üç yılın ardından vatandaşlığa geçebilme imkânı da kaldırılacak.
Ancak uzmanlara göre, bu tür yapısal değişiklikler ancak pratikte işlerlik kazandığında toplumda karşılık bulabilir. Bu nedenle, yeni dönemde göç politikalarında yalnızca yasa çıkarmaya değil, bu yasaların ne ölçüde uygulanabildiğine de odaklanılması gerektiği vurgulanıyor.