Tartışmalardan uzak, daha yapıcı ve çözüm odaklı bir hükümet hedefleniyor.
Koalisyon İçi Farklılıklar Ortadan Kaldırılacak
Federal seçimlerin ardından Almanya’da siyasi tablo bir kez daha köklü bir dönüşüm yaşadı. CDU/CSU ile SPD'nin beşinci kez bir araya gelerek kurduğu büyük koalisyon, hem içerik hem de üslup bakımından yeni bir siyaset anlayışı ortaya koyma iddiasında. Başbakanlık görevine giden süreçte yaşanan zorlu oylama turları, yerine getirilemeyen seçim vaatleri ve kamuoyu önünde yaşanan koalisyon içi fikir ayrılıkları, yeni dönemde iz bırakmayacak. Hükümet ortakları, bu kez farklı bir yol izlemek istiyor.
CDU/CSU ile SPD arasında kurulan bu geniş tabanlı ittifak, Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde benzeri daha önce dört kez görülen büyük koalisyonlardan biri. Ancak bu kez koşullar ve toplumsal beklentiler çok daha farklı. Koalisyonun genç isimlerinden biri olan Juso (SPD Gençlik Kolu) Başkanı Philipp Türmer, ittifakı “aşk evliliği değil, zorunlu bir çıkar ortaklığı” olarak tanımlıyor. ZDF’ye konuşan Türmer, bu birlikteliğin ideal değil, zorunlu olduğunu açıkça dile getiriyor. Zira mevcut güç dengelerinde AfD hariç başka hiçbir siyasi birlik, Bundestag’daki 630 sandalyenin 328’ini elde edemiyor.
Yeni hükümet bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmeyi ve “Almanya Sorumluluğu” başlığı altında imzalanan koalisyon anlaşmasıyla ülkeyi ileriye taşımayı hedefliyor. Bu yalnızca içeriksel bir yönelim değil; aynı zamanda siyasi tarzda da değişim anlamına geliyor. CDU milletvekili Tilman Kuban, "Artık sadece politikaların içeriğinde değil, siyaset yapma biçimimizde de köklü bir değişiklik zamanı” diyerek bu yaklaşımı doğruluyor.
"Trafik Işığı 2.0" Olmamakta Kararlılar
Yeşiller, FDP ve SPD'den oluşan önceki "trafik ışığı" koalisyonunun dağılmasına neden olan iç çekişmeler, bireysel çıkışlar ve kamuoyunu meşgul eden krizlerin tekrarlanmaması, yeni hükümetin öncelikli hedeflerinden biri. Juso lideri Türmer, geçmişten ders çıkarılması gerektiğini belirtiyor: “Trafik ışığı hükümeti büyük bir umutla başladı ama kısa sürede iç anlaşmazlıklarla dağıldı. Bu, hem halkta hayal kırıklığı yarattı hem de siyaset kurumuna olan güveni sarstı. Yeni koalisyonda aynı görüntüye izin verilemez.”
Ancak ortak bir koalisyon metni üzerinde uzlaşılmış olsa da CDU/CSU ile SPD arasında önemli görüş farklılıkları hâlâ mevcut. Asgari ücret artışı, emeklilik reformu ve borç freni gibi temel politika başlıklarında taraflar arasında derin ayrışmalar bulunuyor. Bu durum, birçok konuda ek müzakereler ve koordinasyon çabalarının gerekeceğini gösteriyor. SPD Meclis Grup Başkanı Matthias Miersch, bu gerilimlerin doğal olduğunu savunarak, “Çatışma, demokrasinin sağlıklı işlemesinin bir parçasıdır” ifadesini kullanıyor.
İç Tartışmaların Kamuoyuna Yansımaması Vurgusu
CDU/CSU Meclis Grubu Başkanı Jens Spahn, hükümet değişiminin aynı zamanda bir “güven değişimi” olduğunu belirterek, kamuoyunda güven tesisine öncelik verilmesi gerektiğini dile getiriyor. Koalisyonun tüm zorluklara rağmen yapıcı bir çizgi izleyeceğini söyleyen Spahn, “Fikir ayrılıklarımız olacaktır ama mutlaka bir çözüm bulacağız” dedi.
CDU'lu Tilman Kuban ise iç tartışmaların medyaya servis edilerek siyasi kazanç elde etmeye dönüştürülmesine karşı uyarıda bulundu. “Bu hükümet, sürekli yeni manşetler üretmek yerine içeride çözüm üretmeye odaklanmalı” diyen Kuban, siyasi iletişimin sorumluluk bilinciyle yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
Benzer bir görüşü paylaşan Juso lideri Türmer ise halkın, siyasetçilerin yalnızca kendi aralarındaki çıkar mücadeleleriyle ilgilendiği izlenimine kapılmaması gerektiğini vurguladı. Türmer’e göre bu durum, önceki hükümet döneminde sıkça yaşanmış ve kamuoyunun güvenini zedelemişti.
Koalisyon Ortakları Ayrı Kimliklerini Korumakta Israrlı
Her ne kadar ortak bir hükümet çatısı altında birleşmiş olsalar da CDU/CSU ile SPD, kendi siyasi kimliklerini korumakta kararlı. Türmer, bu durumu siyasi çeşitliliğin bir parçası olarak değerlendiriyor: “Her iki partinin de kendi programları ve öncelikleri var. Bu farklılıklar demokrasinin gereğidir ve vatandaşlar partileri kendi duruşlarıyla tanımaya devam etmelidir.”
Yeni siyah-kırmızı koalisyon, geçmiş deneyimlerin ışığında daha temkinli, daha koordineli ve halkın beklentilerini önceleyen bir yönetim modeli ortaya koyma sözü veriyor. Ancak siyasi istikrar kadar, bu sözlerin eyleme dönüşüp dönüşmeyeceği de önümüzdeki dönemin en kritik sınavı olacak.