Berlin Yönetimi Ortak Tutumda: Eleştiri Yükseliyor
Gazze'de yaşanan ağır insani kriz, Almanya'da siyasi tartışmaların odağına oturdu. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Genel Başkanı ve Federal Şansölye Friedrich Merz, İsrail hükümetine yönelik alışılmışın dışında sert ifadelerle seslenerek, askeri operasyonların derhal durdurulması ve sivillere insani yardım ulaştırılmasının sağlanması çağrısında bulundu. Berlin'de konuşan Merz, Alman hükümetinin bu konuda "tam bir birlik içinde" hareket ettiğini vurguladı.
Merz, "İsrail hükümetini şimdi güçlü bir şekilde, yoğun askeri müdahaleleri sona erdirmeye, ateşkese zemin hazırlamaya ve en önemlisi bölgedeki halka acil insani yardımların ulaşmasını sağlamaya davet ediyorum," dedi.
Ortak Bildirgeye İmza Yok, Ama Ton Sertleşiyor
Merz’in açıklamaları, Almanya'nın Kanada, İngiltere, Fransa, Japonya ve AB Komisyonu'nun da aralarında bulunduğu 29 ülkenin yayımladığı ortak ateşkes bildirgesine imza atmamasıyla aynı döneme denk geldi. ZDF muhabiri Diana Zimmermann, Merz’in Federal Şansölyelik makamından "alışılmadık derecede net ifadeler" kullandığını belirtti.
Zimmermann’a göre Alman hükümeti, kamuoyunun artan baskısına rağmen diplomatik diyalog yolunu tercih etmeye devam ediyor. CDU'lu Johann Wadephul’un İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar ile yaptığı görüşme ile Merz’in geçtiğimiz günlerde İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile gerçekleştirdiği temas, bu yaklaşımın bir parçası. Ancak şimdiye kadar yapılan görüşmelerden somut bir sonuç çıkmadı.
Netanyahu Direniyor, Uluslararası Baskıya Kapalı
Zimmermann, Netanyahu’nun koalisyon hükümetini kaybetme korkusuyla uluslararası çağrılara kulak vermediğini, hatta eski müttefiki Donald Trump’ın dahi etkisinin sınırlı kaldığını belirtti. "İsrail'in Suriye'ye düzenlediği hava saldırılarından Trump yönetiminin önceden haberdar edilmemesi bunun açık bir göstergesi," ifadelerini kullandı.
SPD’den Berlin'e Eleştiri: “Sapmamalıyız”
Hükümetin ortak bildirgeye imza atmama kararı, koalisyon ortağı SPD içinde de ciddi tepkilere yol açtı. SPD Meclis Grup Başkanı Matthias Miersch, "Almanya bu açık ve doğru sinyale katılmalı, bundan sapmamalıdır," diyerek hükümete yazılı çağrıda bulundu. Miersch, Almanya’nın hem İsrail’in güvenliği hem de uluslararası hukukun korunması konusunda tarihsel bir sorumluluk taşıdığını vurguladı.
Meclis grubunun hazırladığı çağrıda, Almanya’nın 28 ülke ve AB Komisyonu tarafından desteklenen ortak talebe dahil olması isteniyor. Açıklamada, Gazze'deki sivil halkın maruz kaldığı acıların "yeni bir boyuta ulaştığı" ve bu durumun uluslararası hukuk çerçevesinde acilen ele alınması gerektiği belirtiliyor.
AB'den Bağımsız Girişimler, Farklı Yorumlar
Merz, yeni bir bildirgeye gerek olmadığını savunarak, geçtiğimiz AB Zirvesi’nde yapılan ortak açıklamaya atıfta bulundu. Merz’e göre bu açıklama, içeriği bakımından şu anda gündemde olan bildirgeyle büyük ölçüde örtüşüyor ve zaten Almanya'nın pozisyonunu yansıtıyor. CDU lideri, "Bu çağrı, Berlin'deki koalisyonun ortak politikasının da temelini oluşturuyor," diyerek hükümet içinde görüş birliği olduğunun altını çizdi.
Ancak Merz, söz konusu girişimin bir AB inisiyatifi değil, bazı üye devletler ile İngiltere gibi dış aktörlerin bireysel adımı olduğuna dikkat çekti. Bu da Berlin’in çekingen tavrına yönelik eleştirileri hafifletmeye yetmedi.
Wadephul: “Gazze’de Felaket Yaşanıyor”
CDU'lu Dış Politika Uzmanı Johann Wadephul da Almanya'nın diplomatik yollarla etkisini sürdürdüğünü savundu. İsrailli mevkidaşı Gideon Saar ile yaptığı görüşmede, Gazze'deki durumun "felaket boyutuna ulaştığını" ifade eden Wadephul, bölgeye insani yardım ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini belirtti. Ancak Almanya hâlâ bildirgeyi imzalayan ülkeler arasında yer almıyor.
Uluslararası Hukuk ve Çifte Standart Eleştirisi
SPD Grubu’ndan yapılan açıklamada, Almanya'nın sadece İsrail’in güvenliği konusunda değil, aynı zamanda uluslararası hukukun korunması ve Filistinli sivillerin haklarının savunulması noktasında da yükümlülüğü bulunduğu hatırlatıldı. Grup Başkanı Miersch, “Bu sorumluluk, en zorlu anlarda bile uluslararası insancıl hukuka bağlı kalmamızı gerektirir,” dedi. Miersch’e göre bu yaklaşım, Almanya’nın uluslararası güvenilirliğini koruması açısından hayati önem taşıyor.