Karlsruhe'deki mahkeme, partinin iki ayrı anayasa davasını “kabul edilemez” bularak reddetti.
Salı günü kamuoyuna açıklanan kararda, Federal Anayasa Mahkemesi, BSW’nin seçim sürecinde anayasal eşitlik hakkının ihlal edildiğine dair yeterli delil sunamadığını belirtti. Mahkeme, “Başvuru sahibi, eşit fırsat ilkesinin ihlal edildiğine dair ikna edici bir temel ortaya koyamamıştır,” ifadelerine yer verdi.
BSW: Baraj Altında Kaldık, Ancak Yasal İtiraz Yolu Yok
Şubat ayında yapılan erken federal seçimlerde oyların yüzde 4,98’ini alan BSW, yalnızca küçük bir farkla yüzde 5 barajının altında kaldı ve bu nedenle Bundestag’a giremedi. Parti, dar farklarla barajın kaçırıldığı durumlar için yeniden sayımı mümkün kılacak özel bir yasal düzenleme olmamasını anayasal bir boşluk olarak nitelendirerek Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu.
Ancak mahkeme, böyle bir düzenlemenin eksik olmasının yasama organının anayasal bir yükümlülüğü ihlal ettiği anlamına gelmediğini kaydetti. Mahkeme ayrıca, böyle bir düzenlemeye duyulan ihtiyaç konusunda BSW’nin sadece kendi çıkarlarını temel alan varsayımlarda bulunduğunu belirtti.
Oy Pusulası İtirazı da Reddedildi
BSW’nin ikinci başvurusu, oy pusulalarında partilerin sıralanma biçiminin eşitlik ilkesini ihlal ettiği yönündeydi. Ancak bu argüman da mahkemeden geçer not almadı. Federal Anayasa Mahkemesi, BSW'nin bu şikayetinde mevcut hukuki gerçekliği çarpıttığını belirterek, “Başvuru sahibinin açıklamaları gerçek dışıdır,” ifadesini kullandı.
Yüksek Mahkeme’ye göre BSW, partilerin oy pusulasındaki sıralanmasının kendi aleyhine değil, aksine kıyaslama yaptığı diğer partilere göre daha avantajlı bir konum sağladığını iddia etmekteydi. Bu bağlamda, eşit fırsatlara zarar verildiği yönündeki gerekçe, Anayasa Mahkemesi tarafından “anlaşılması güç ve temelsiz” olarak değerlendirildi.
Siyasi Etki: Anayasal Sınırlar Netleşiyor
BSW'nin Anayasa Mahkemesi'nden eli boş dönmesi, Almanya’daki yüzde 5 seçim barajının geleceği ve seçim hukuku tartışmaları açısından önemli bir sinyal niteliği taşıyor. Karar, yasama organının geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu ve seçim sisteminin yapısal bileşenlerinin yargı denetimi sınırları içinde değerlendirileceğini ortaya koyuyor.
Kararın ardından BSW cephesinden nasıl bir siyasi veya hukuki adım atılacağı henüz netlik kazanmazken, mahkemenin gerekçeleri seçim sisteminin temellerinin kısa vadede değişmeyeceğini açık biçimde ortaya koyuyor.