İSTANBUL/EDİRNE (AA) - HAMDİ DİNDİREK/GÖKHAN ZOBAR - Türkiye'de cami mimarisinin yüzyıllar içinde coğrafi imkanlar, estetik anlayıştaki değişimler ve dönemin ihtiyaçlarıyla şekillendiğini ifade eden uzmanlar tarihi camilerdeki restorasyon çalışmalarının Mimar Sinan'ın anlayışından hareketle yapılması gerektiğini kaydetti.
Türkiye'de cami mimarisi, yüzyıllar boyunca farklı dönemlerin siyasi, kültürel ve estetik anlayışlarını yansıtarak zengin bir tarihsel birikim oluşturdu.
Günümüzde yürütülen restorasyon çalışmaları, bu birikimin korunması, yapıların özgün karakterlerinin geleceğe aktarılması ve dönemsel katmanlarının doğru okunabilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Bu kapsamda hem mimari formların tarihsel dönüşümü hem de restorasyon uygulamalarında 'aslına uygunluk' yaklaşımının sınırları cami mimarisinin anlaşılmasında temel başlıklar olarak değerlendiriliyor.
Yüksek mimar Hanife Bıyıklıoğlu Balgan, AA muhabirine, cami mimarisinin tarihsel gelişiminde süreklilikten bahsedilemeyeceğini söyledi.
Bu konunun kesin sınırlar içermediğini dile getiren Balgan, 'Bu gelişimi, yapının bulunduğu coğrafya, coğrafyanın bize sunduğu malzeme, politik gücün o anda mimariyi temsil aracı olarak kullanması, tercih edilen sınırlılıklar ve estetik kaygı hepsi birlikte şekillendirir. Bu bağlamda da cami sadece ibadet mekanı değil, dönemin kültürel ve politik kodlarının da bir aynası olmuştur.' dedi.
Geleneksel formun arkasındaki mantığı, strüktürü (taşıyıcı sistem) ve ilkeyi anladıktan sonra daha nitelikli yorumların yapılabileceğini aktaran Balgan, 'Günümüzde 'Denge tamamen korunuyor.' diyemem ama kısmen korunuyor. Geleneksel formları yüzeysel olarak taklit eden bir mimari de söz konusu. Bu mimariye sembolik unsurları entegre eden alt bir görüş de var. Bunun da tam aksine diğer tarafta da bu geleneği tamamen reddedip küresel bir cami mimarisini benimseyen bir anlayış da var.' diye konuştu.
Balgan, tarihi camilerdeki restorasyon çalışmalarında gündeme gelen aslına uygunluk kavramının tartışma konusu olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
'Aslolan kişiden kişiye göre değişkenlik göstermekte. Yapının ilk hali mi yoksa tarihsel süreç içinde geçirmiş olduğu onarımlara bağlı aldığı bütün katmanlar mı asıl? Bunu tam olarak tespit edemiyoruz. Benim görüşüme göre, restorasyonun önceliği yapının tarihsel süreç içinde geçirmiş olduğu onarımlarda sıkışmış kalan özgün değerleri de ve yapıyı da koruyarak gelecek nesillere aktarmak. Her dönemin kendi değer anlayışı farklı olduğu için yaklaşım tarzında da farklılıklar görüyoruz. Bu da yapıların özgün halinden gitgide yabancılaşmasına sebep oluyor. Yapının ruhu dendiği zaman ben onu adeta bir canlı gibi doğum zamanıyla bağdaştırıyorum. Çünkü o yapının doğduğu zaman, dönem ve hangi toplumun içine doğduğu bizim için çok önemli. Bu bağlamda bir yapıyı restore ederken yapının dönemdaşlarını da incelemek restorasyon çalışmalarına önemli bir fayda sağlıyor.'
- Fransız mimarın yeni ortaya çıkan Süleymaniye çizimi
Fransız mimar ve gezgin Charles Texier'in yeni ortaya çıkan çizimini de değerlendiren Balgan, onun sadece Süleymaniye Camisi'yle kalmayıp, aynı zamanda Edirnekapı Mihrimah Sultan, Sultanahmet ile Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi gibi bir çok önemli yapıyı kaydettiğini anlattı.
Mimarın var olan 108 levhasının dijital erişime açık olduğuna dikkati çeken Balgan, 'Bu eserlerdeki çizimlerin yüksek doğrultuda yapıldığını gözlemlemek mümkün. Klasik dönem Osmanlı camilerini ve bilhassa Sinan yapılarını incelediğimizde, strüktürün bilinçli olarak ön plana çıkarıldığını görüyoruz. Tezyinat programı ise ikinci planda geliyor. Yani adeta strüktüre dahil olarak ona hizmet eder hale geliyor.' ifadelerini kullandı.
Balgan, tezyinatın klasik dönem camilerindeki yerinin mimari elemanın formunu vurgulamak olduğuna işaret edip, şu ifadeleri kullandı:
'Sinan'ın genel tasarım dilinde hem anıtsal hem de orta ölçekli yapılarda boşluk kavramının tezyinatta bir öge olarak kullanıldığını anlıyorum. Bu noktada Süleymaniye örneğinde özgüne dönmek adına kritik bir eşiğin aşıldığını ifade edebilirim. Ana kubbe kasnağındaki pencere etrafındaki Rumi tasarımlarının Sinan dönemini yansıttığını söyleyebiliriz. Ancak renkler sonraki yüzyıllarda değişmiştir. Yani Texier'in 1830'larda çizdiği Süleymaniye kesiti leke olarak oldukça özgün ama raspa verilerine de muhtaç bir belgedir.'
- Selimiye Camisi'ndeki restorasyon çalışmaları
Edirne'deki Selimiye Camisi gibi dünya mirası olan bir yapıda küçük ya da büyük her müdahalenin toplumda bir hassasiyete neden olduğunu belirten Balgan, bu tartışmaların çıkış kaynağının restorasyon ilkeleri hakkındaki bilgi eksikliği, toplumun görsel değişime karşı duyduğu güçlü direnç ve sosyal medyanın manipülatif etkisi olduğunu savundu.
Yüksek mimar Balgan, Selimiye'nin şu anki tezyinatının 1883'teki Nikola Kalfa onarıma ait olduğunu, dönemin en güçlü kalemi Tosyavizade Rıfat Osman'ın kara leke olarak tanımladığı kubbe tezyinatının şu anda ihya edildiğini kaydederek, 'Bu onarımda kubbeye barok tezyinat eklenerek, mevcut tezyinata da barok bir ifade giydiriliyor. Fakat o dönemin en güçlü kalemi bu onarımı 'kara leke' olarak eserlerinde kaydediyor. Yani o dönemde karşılık bulamayan bir onarımdan bahsediyoruz. Şu anda da ihya edilmeye çalışılan kubbe tezyinatı aslında bu. Ama yine de 140 yılı aşkın bir süredir bir dönem eki olarak Osmanlı'nın en zirve yapısında yerini koruyor.' değerlendirmesini yaptı.
Toplumun kültürel mirasa karşı bir hassasiyetinin son dönemde artmasının olumlu bir durum olduğunu vurgulayan Balgan, restorasyon sürecinde bilgi edinmek isteyen çok kişinin bulunduğunu, insanların tarihi eserlere karşı ilgisinin arttığını söyledi.
Balgan, restorasyon süreçlerinin şeffaf yürütülmemesinin halkta güvensizlik oluşturduğu dile getirerek, 'Yapılan her müdahalenin altında bir şey aramaya başlıyorlar. Bu bağlamda restorasyon süreçleri daha şeffaf ve halkı bilgilendirilerek yürütülürse muhtemel bir çok krizde önlenmiş olabilir.' dedi.
- 'Selimiye kubbesinin mevcut tezyinatında Sinan'ın imzasını görememekteyiz'
Trakya Üniversitesi Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu Öğr. Gör. ve sanat tarihçisi Altay Bayatlı ise Mimar Sinan'ın üslup anlayışına ışık tutan tarihi belgenin Sinan'ın mimari ve sanatsal dilini açıkça ortaya koyduğunu anlattı.
Bayatlı, camileri mimari açıdan taçlandıran en önemli bölümlerin başında merkezi ana kubbenin geldiğini, bunun mimarın inşa ettiği yapının odak noktasında bulunduğunu, Mimar Sinan'ın ustalık eseri olan Selimiye'nin ana kubbesine 19. yüzyılda yapılan müdahalelerin yapının bu bölümünü orijinalinden uzaklaştırdığını belirtti.
Müdahalelerin Sinan'ın sanatıyla bağdaşmadığını savunan Bayatlı, 'Sinan'ın dehasının bir ürünü olan Selimiye kubbesinin mevcut tezyinatında, Sinan'ın bu imzasını görememekteyiz. Kubbe, Sinan dönemindeki estetik anlayışı maalesef yansıtmamaktadır. Bunun çok açık sebepleri var. 19. yüzyılda yapılan müdahaleler kubbeyi Sinan'ın kurduğu sade ve ölçülü dilden uzaklaştırmış durumda.' dedi.
- 'Texier'in Süleymaniye kubbesine ait ayrıntılı çizimi en net görsel kanıtlardan'
Bayatlı, Fransız mimar ve gezgin Texier'in yeni ortaya çıkan çiziminin Sinan'ın üslup anlayışıyla ilgili kritik bir belge değeri taşıdığını ifade etti.
Uzun yıllardır akademik çevrelerin Sinan'ın tezyinat anlayışının sade olduğuna dikkati çektiğini aktaran Bayatlı, şöyle devam etti:
'Doğan Kuban, Gülru Necipoğlu ve Yıldız Demiriz gibi isimler Sinan'ın süslemede sadeliği tercih ettiğini defalarca belirtmişlerdir. Ama hep bir eksik bilinmekteydi. Bu sade anlayışı doğrudan gösteren görsel bir kanıt bulunmuyordu. Yani 'Sinan kubbenin tezyinatını gerçekten nasıl düşünmüş ve tasarlamıştı?' sorusunun çizimsel, görsel, belgeli cevabı elimizde yoktu. Uzmanlar yıllardır analojik karşılaştırmalarla Sinan'ın Selimiye'de de sade bir tezyinat tercih ettiğini söylemekteydi. Ama bu, teorik bir kabuldü. Elde edilen Texier'in Süleymaniye kubbesine ait ayrıntılı çizimi, Sinan'ın kubbeyi nasıl düşündüğüne dair elimizdeki en net görsel kanıtlardan biri oldu.'
Bayatlı, ortaya çıkan belgenin Sinan'ın kubbe tezyinatında sade, dengeli ve ışığı merkeze alan bir anlayışı tercih ettiğini gösterdiğini dile getirdi.
Sinan'ın üslubunun kubbede en belirgin haliyle ortaya çıktığına dikkati çeken Bayatlı, 'Bu belge, Sinan'ın sade, dengeli ve ışığı merkeze alan tezyinat anlayışını doğrudan göstermektedir. Bu keşfin ışığında günümüzde yalnızca uzman görüşleriyle değil, Sinan'ın kendi üslubunu gösteren bağımsız bir görsel belgeyle de bunu ispatlayabiliyoruz. Bu nedenle Texier çizimi, Selimiye için dolaylı ama güçlü bir referans olmaktadır.' diye konuştu.
Bayatlı, Selimiye'nin Mimar Sinan'ın dehasını temsil ettiğini ancak 19. yüzyıl öncesine ait bir iç çizimi henüz ellerinde olmamasına karşın Texier'in belgesinin Sinan'ın merkezi ana kubbeyi nasıl ele aldığına dair bize sağlam bir karşılaştırma zemini sunduğunu söyledi.
'Bugün Selimiye'de eksik olan 'Sinan'ın kubbeye nasıl bir imza attığı' sorusunun cevabını anlamamızı sağlayan şey tam da bu belgedir.' diyen Bayatlı, bu çizimin Mimar Sinan'ın sanatsal dilini yeniden okuma fırsatı sunan kültürel bir anahtar olması gerektiğine işaret etti.





