Kanada Başbakanı Mark Carney, önümüzdeki hafta Polonya ve Letonya’nın ardından Almanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirecek. Berlin’de Şansölye Friedrich Merz ile bir araya gelecek olan Carney’nin temaslarının odağında, Avrupa ile Kanada arasındaki stratejik ilişkilerin güçlendirilmesi ve güncel güvenlik tehditlerine karşı ortak adımlar bulunuyor.
Gündemde Ukrayna desteği var
Carney’nin ziyaretinin, geçtiğimiz günlerde Kiev’e yaptığı dayanışma ziyaretinin devamı niteliğinde olduğu belirtiliyor. Kanada hükümeti, Rusya’nın saldırıları karşısında Ukrayna’ya siyasi, askeri ve ekonomik desteğini artırma kararlılığını yineliyor. Carney’nin Berlin’de yapacağı görüşmelerde, Almanya ile bu konudaki iş birliğinin daha da derinleştirilmesi bekleniyor.
Berlin yönetimi, Ukrayna’ya sağlanan yardımlar konusunda Avrupa’nın en kritik aktörlerinden biri olarak öne çıkıyor. Kanada ise NATO’nun doğu kanadında Polonya ve Baltık ülkeleriyle yakın iş birliği yürütüyor. Bu nedenle Carney’nin ziyaretinin, transatlantik ittifakın dayanışmasını güçlendirmeye yönelik önemli bir adım olacağı değerlendiriliyor.
Ekonomi ve enerji iş birliği masada
Carney ile Merz’in görüşmelerinde yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda ekonomi ve enerji alanlarındaki iş birliği de masada olacak. Almanya, enerji arz güvenliği konusunda Kanada’yı stratejik bir ortak olarak görüyor. Özellikle sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) projeleri ve temiz enerji yatırımlarında iki ülke arasında yeni anlaşmaların gündeme gelebileceği ifade ediliyor.
Uzmanlar, Kanada-Almanya ilişkilerinin son yıllarda ivme kazandığını, Carney’nin bu ziyaretiyle iş birliğinin daha kurumsal bir zemine oturtulabileceğini belirtiyor.
Avrupa turunun kritik durağı
Kanada Başbakanı’nın Polonya, Letonya ve Almanya’yı kapsayan Avrupa turu, NATO’nun doğu kanadında güvenlik endişelerinin arttığı bir döneme denk geliyor. Özellikle Baltık bölgesinde Rusya’nın askeri faaliyetleri, hem NATO üyeleri hem de Kanada gibi müttefik ülkeler tarafından yakından takip ediliyor.
Carney’nin Berlin temasları, yalnızca Almanya ile ikili ilişkileri güçlendirmekle sınırlı kalmayacak; aynı zamanda Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinin geleceğine dair mesajlar da içerecek.