Uluslararası motor fuarı, Münih’te başladı. Fuarda yenilikçi modeller tanıtılıyor. Fuarda gösterişli sahnelerin olmasına rağmen otomotiv sektörünün krizde olduğu biliniyor.

Çin’in sert rekabeti ve ABD'nin uyguladığı gümrük vergileri Almanya'nın otomotiv sektöründeki krizi derinleştirdi. Ülke içinde alınan ekonomik kararlarda sektörü daha da daralttı.

Dış ticaret ekonomisti Dr. Martin Braml Euronews’e verdiği röportajda Almanya'nın kendi kendine engeller koyduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Devlet çerçeveyi belirlemeli,” dedi. “Bunun içinde özellikle hızla artan yan ücretler gibi iş gücü maliyetleri ve sosyal güvenlik katkıları kritik öneme sahip.”

Ayrıca şirketlerin karşılaştığı ağır bürokratik yüke dikkat çekti. “Tedarik zinciri yasaları, son yıllarda işletmelerin önüne engeller koydu. Bu alana el atmamız gerekiyor,” dedi.

Yıkıcı ekonomik politikalardan bir diğer örnek ise içten yanmalı motorlara yaklaşım. AB, 2035’te yeni araçlarda bu motorları yasaklamayı planlıyor. Bavyera Eyalet Başbakanı Söder, CO2'yi hızlı bir şekilde azaltmanın gerçekçi olmadığını belirterek yasağı eleştirdi ve bunun yüz binlerce işi tehlikeye atacağını söyledi.

Denetim firması EY’nin araştırmasına göre, Almanya otomotiv sektöründeki istihdam yıllık bazda yüzde 6,7 azaldı. Tek bir yılda yaklaşık 51 bin 500 pozisyon ortadan kalktı ve bu, tüm sanayi sektöründe en keskin düşüş oldu.

YASED: Türkiye ekonomisi daha güçlü konuma yükselecek
YASED: Türkiye ekonomisi daha güçlü konuma yükselecek
İçeriği Görüntüle

Dr. Braml, 2035’te içten yanmalı motorların yasaklanmasını akıllıca bir karar olarak görmüyor. Almanya’nın ihraç ettiği araçların yaklaşık yarısının içten yanmalı motorlu olduğunu belirtiyor.

“Otomobil üreticileri kârlarını elektrikli araç sektöründe kazanmıyor,” dedi.

Braml, iklim politikasının yasal zorlamalarla değil, fiyat mekanizmalarıyla yönlendirilmesi gerektiğini savunuyor. “Bu sürecin yönünü yasalar belirlememeli; piyasadaki fiyatlar belirlemeli. 2033, 2035 veya 2037’de yeni satılan araçların çoğunluğunun elektrikli olup olmayacağını zaman gösterecek.”

ABD'nin uyguladığı gümrük vergileri ve Çin’den gelen rekabetin sektörü asıl zorlayan faktörler olmadığını da ekledi.

Elektrikli araçlara geçişin yanı sıra, Alman otomobil üreticileri ABD'nin gümrük vergileri ve Çin’den artan rekabetle de karşı karşıya. “Bu elbette bir zorluk,” diyor Braml. Olası bir çözüm olarak, diğer ülkelerle ticaret anlaşmaları yapılmasını öneriyor.

Son 15 yılda Avrupa Komisyonu, Japonya, Güney Kore, Vietnam, Singapur ve Avustralya gibi ülkelerle birçok ticaret anlaşması imzaladı. Ancak son yıllarda ticaret yapmak giderek zorlaştı.

“Bunun nedeni, dünyayı daha iyi bir yer yapmak için ticaret anlaşmalarında bizi rahatsız eden her şeyi düzeltme çabamız,” diye açıklıyor Braml.

İklim koruma, çevre güvenliği, işçi hakları ve hayvan refahı gibi konular artık ticaret anlaşmalarına dahil ediliyor. Braml, "Bunlar elbette önemli hedefler, ama Avrupa’daki standartları her yerde uygularsak, sadece kendi aramızda ticaret yaparız," diye uyarıyor.

Bu yaklaşım ABD ve Çin’e pazar avantajı sağlıyor. Birçok Alman otomobil üreticisi, Çinli elektrikli araç üreticilerinin çeşitliliğini endişeyle izliyor. BYD’nin yanı sıra Omoda, Gecko, GAC ve XPeng gibi markalar Münih’teki fuarda sergilendi.

Almanya henüz Çin’in elektrikli otomobil çeşitliliğiyle yarışamıyor. Braml’a göre, tüketicilerin gerçekten daha fazla modele ihtiyaç duyup duymadığı ise tartışmalı.

“Çin arabaları hala çok popüler değil,” dedi. “Almanların sadece altıda biri Çin arabası almayı düşünebilir.”

“BYD, özellikle yeni açılan ihracat pazarlarında satışlar zayıfladığı için üretimi de azalttı,” diye ekledi.

Elektrikli araç ihracatında rekor kırılsa da iş kayıpları sürüyor

“Öte yandan Almanya çok iyi elektrikli araç üretebiliyor,” diyor Braml. “2023’te Almanya elektrikli araçta 22 milyar euroluk ticaret fazlası verdi. Hem miktar hem değer olarak, ithal ettiğimizden çok daha fazla elektrikli araç ihraç ediyoruz.”

Peki Almanya elektrikli araç üretiminde başarılıysa, sektördeki iş kayıpları nasıl açıklanabilir?

“Elektrikli bir araç üretmek daha az karmaşık ve daha az adım gerektiriyor,” diyor Braml.

Gelecekte daha fazla elektrikli araç üretildikçe, bu sektördeki endüstriyel katma değer azalacak.

“Bu da daha az işçi gerektirecek,” diyor. “Bu yapısal bir sorun.”

Von der Leyen daha iyi müzakere yapabilir miydi?

“ABD'nin gümrük vergileri elbette bir problem,” diyor Braml. Önceden araçlar ABD’ye yüzde 2,5 vergi ile nispeten ucuza ihraç edilebiliyordu. Şimdi ise yüzde 15 vergi uygulanıyor, ABD’den Avrupa’ya ithalat vergileri ise sıfıra düştü.

“Sonuçta, otomobil üreticileri üretimi ABD’ye kaydırıp her iki pazara -Avrupa ve ABD- hizmet vermeyi daha kârlı bulabilir,” diye açıklıyor.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen temmuzda ABD Başkanı Donald Trump ile bir vergi anlaşması yaptığında, Almanya dahil AB ülkeleri şok oldu: Müzakereler, ABD lehine yüzde 15’e karşı sıfır vergi avantajı ile sonuçlandı. “Bu sonuç, mevcut güç dengesini açık şekilde yansıtıyor,” diyor Braml.

Ancak sorun yalnızca ticaret politikasıyla sınırlı değil. “AB bu kadar kolayca yönlendirilmek zorunda değildi."

Braml, AB’nin 2018’de ABD vergilerine nasıl güçlü yanıt verdiğini hatırlatıyor. Trump ilk döneminde alüminyum ve çeliğe tarifeler uyguladığında, “AB'nin güçlü şekilde karşılık verdiğini" belirtiyor.

“O zamanlar Trump’a karşı özel vergilerimiz vardı ve AB farklı tepki gösterdi. Karşı vergiler uyguladılar ve ABD’ye zarar verebileceğimizi gösterdiler.”

Braml’a göre, Trump kısa sürede “uysal” hale geldi.

Ancak koşullar değişti. Rusya’nın Ukrayna’ya kapsamlı işgali Avrupa’nın kapısında devam ederken, ABD'nin sağladığı güvenlik garantileri riske girdi. “Böyle bir durumda, artan bir ticaret savaşından ziyade bir anlaşma daha iyi,” diyor Braml.

Braml, vergideki dengesizliğin uzun vadede sürmeyeceğini belirtiyor. Ukrayna’daki durum değiştiğinde Avrupa’nın yeniden müzakere arayacağını söylüyor. “Şimdilik korkum şu ki; bu belki de varılabilecek en iyi anlaşmaydı.”