Federal İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt (CSU) yönetiminde Almanya sınırlarında 7 Mayıs itibarıyla daha katı kontroller uygulanmaya başlandı. Yeni düzenlemelerin devreye girmesinden sonraki ilk yedi günde, sınır dışı edilme oranında yüzde 45’lik artış kaydedildi. Federal Polis bu süre zarfında 739 kişiyi sınırdan geri çevirdi. Bunlardan 51’i sığınma talebinde bulundu, ancak sadece 19 kişinin başvurusu kabul edildi; 32 başvuru reddedildi.
Bu kapsamda sınır güvenliğinden sorumlu polis sayısı da artırıldı. Federal Polis teşkilatının 11.000 olan mevcudu 14.000'e çıkarıldı. Ancak söz konusu genişlemenin etkisi kamuoyunda ve medyada tartışma konusu oldu.
Eleştiriler: Rakamlar yeterli değil mi?
“The Pioneer” gazetesinin baş siyaset muhabiri Karina Mößbauer, elde edilen sonucun beklentileri karşılamadığını söyledi. Mößbauer, “Şu soru sorulmalı: Federal polis gücünü 14.000’e çıkarmaya gerçekten değer mi, sonuçta yalnızca 32 kişinin geri çevrilmesi sağlandıysa?” sözleriyle uygulamanın maliyet-etki dengesini sorguladı.
Frei: Devlet olmak sınırları korumaktan geçer
Federal Şansölyelik Başkanı Thorsten Frei (CDU) ise alınan önlemleri savundu. Frei, “Strateji yanlış değil, tam tersi doğru bir adım,” diyerek uygulamanın caydırıcılık gücüne dikkat çekti:
“Almanya’ya gelmek isteyen herkesin ülkeye giremeyeceği açıkça gösterilmeli. Çünkü sınırları korumak, devlet olmanın temel unsurudur.”
Frei ayrıca, hükümetin önümüzdeki günlerde aile birleşiminin askıya alınması ve vatandaşlık yasasında değişiklikler gibi kapsamlı yeni düzenlemeleri gündeme alacağını duyurdu.
Sığınmacılar ülke içinde başvuru yapmaya devam ediyor
Programda konuşan Markus Lanz, aynı dönemde 1.535 sığınma başvurusunun sınırda değil, Almanya içinde yapıldığını hatırlattı. Bu durumun, kontrollerin artırılmasına rağmen birçok kişinin hâlâ ülkeye girebildiğini gösterdiğini belirtti.
Frei ise bu tespiti doğrulayarak, “Sınırları kapatmıyoruz, bunu hiçbir zaman iddia etmedik. Almanya gibi büyük bir ülkenin sınırlarını tamamen kapatmak, 50.000 polisimiz olsa bile mümkün değil,” dedi.
Mößbauer: CDU sembolizme güveniyor
Gazeteci Mößbauer, CDU/CSU'nun göç politikasında tarihsel olarak sembolik adımlara yöneldiğini ifade etti:
“Parti, bir zincirleme caydırıcılık etkisi yaratmayı umuyor. Eskiden mültecilerle selfie çektirenler vardı, şimdi ise acımasız yöntemler tercih ediliyor.”
Frei: Almanya'nın cazibesi azaltılmalı
Frei, bu eleştirilere yanıt vererek “acımasızlık” tanımını reddetti. Hiçbir geri çevrilen kişinin tehlike altında olmadığını vurgulayan Frei, “Almanya, orantısız bir cazibe merkezi olmaktan çıkmalı. Çünkü reddedilen başvuruya rağmen aile birleşimi gibi yollarla ülkede kalma ihtimalinin en yüksek olduğu yer hâlâ burası,” dedi.
AfD yasağı: Hukuki değil, siyasi mücadele gerekli
Programın sonunda AfD'nin yasaklanması konusundaki tutumu sorulan Frei, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın partiyi “kesin sağcı aşırılıkçı” olarak tanımasının tek başına yeterli olmadığını belirtti.
“Benim kişisel değerlendirmem de şu: AfD gibi bir partiye karşı sadece hukuki yollarla değil, siyasi yollarla mücadele edilmelidir,” diyerek konunun mahkemelere bırakılmaması gerektiğini savundu.