Federal Meclis’teki grup odalarının paylaşımı, SPD ile AfD arasında yeni bir siyasi krize yol açtı. Meclisin ikinci büyük grubu haline gelen AfD, SPD’nin tarihi öneme sahip Otto Wels Salonu’nu talep ediyor. Ancak SPD, bu salonu bırakmakta kararlı değil.
Siyasi ağırlık değil, tarihî miras belirleyici mi?
Almanya Federal Meclisi’nde grup odalarının yeniden dağıtılması, sadece mekânsal değil, sembolik bir tartışmanın da merkezine oturdu. Almanya için Alternatif (AfD) partisi, son federal seçimlerin ardından milletvekili sayısını 151’e çıkararak Bundestag’daki en büyük ikinci grup haline geldi. Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise sandalye sayısı 120’ye düşerek üçüncülüğe geriledi. Sayısal veriler dikkate alındığında, AfD’nin daha büyük bir toplantı salonuna sahip olması bekleniyor. Ancak SPD, 3-S-001 numaralı ve Otto Wels’in adını taşıyan tarihi salonu elinde tutmakta ısrarcı.
Otto Wels’in adı yalnızca bir tabela değil
SPD'nin bugüne dek kullandığı Otto Wels Salonu, Berlin'e taşınmadan bu yana partinin grup toplantılarına ev sahipliği yapıyor. Salon, adını SPD'nin eski liderlerinden Otto Wels’ten alıyor. Wels, 1933’te Nazi rejiminin yükselişine karşı Alman Reichstag’ında yaptığı son özgür konuşmayla tarihe geçti. “Özgürlüğümüzü ve hayatımızı alabilirsiniz ama onurumuzu asla” sözleri, Alman demokrasisinin sembollerinden biri haline geldi. SPD, bu tarihi mirası koruma gerekçesiyle salonu başka bir gruba devretmeye yanaşmıyor.
AfD: “İkinci büyük parti biziz, haklı talepte bulunuyoruz”
AfD ise, meclisteki ikinci büyük parti olarak en büyük ikinci grup salonunu talep ediyor. SPD’nin kullandığı salonun bu açıdan kendilerine tahsis edilmesi gerektiğini savunuyor. AfD, mevcut durumda eski FDP grubunun kullandığı daha küçük salona taşınmak durumunda kalıyor. Ancak AfD yetkilileri, bu salonun yangın güvenliği açısından yetersiz olduğunu iddia ederek karara itiraz ediyor. Parti eş başkanı Tino Chrupalla, bu durumu “kabul edilemez” olarak nitelendirirken, Birinci Parlamento Sekreteri Bernd Baumann ise SPD’nin direncini “kartel partilerin savunma bloğu” olarak tanımlıyor.
SPD'den pragmatik gerekçe: "Yakın çalışmak zorundayız"
SPD kanadı ise yalnızca tarihî bağlara değil, meclis işleyişine de dikkat çekiyor. Birinci Parlamento Sekreteri Dirk Wiese, ZDF’ye verdiği demeçte, hükümet partileri arasında daha verimli bir koordinasyon sağlanabilmesi için grup salonlarının birbirine yakın olmasının önemli olduğunu belirtiyor. SPD'nin bulunduğu salon, CDU/CSU grubunun bulunduğu alana oldukça yakın bir konumda yer alıyor. Bu da hükümet içi istişarelerin kolaylaşmasını sağlıyor. Ancak eleştirmenler, meclis binasında tüm grup odalarının aynı katta bulunduğuna dikkat çekerek bu gerekçeyi ikna edici bulmuyor.
Karar Yaşlılar Konseyi’nde verilecek
Taraflar arasındaki bu sembolik ve işlevsel anlaşmazlık, Federal Meclis’in en üst karar organlarından biri olan Yaşlılar Konseyi’ne taşındı. Konseyin Perşembe günü toplanarak hangi grubun hangi salonu kullanacağına dair nihai kararı vermesi bekleniyor. Meclis kulislerinde kararın SPD lehine çıkacağı yönünde güçlü bir beklenti var. Buna karşın AfD, kendi hazırlattığı yangın güvenliği raporuyla eski FDP salonunun kendileri için yetersiz olduğunu belgelendirmeye hazırlanıyor.
Sembollerle yürüyen bir mücadele
Bu tartışma, yalnızca fiziksel bir oda paylaşımı meselesi değil. Otto Wels’in adı etrafında dönen bu gerilim, Almanya siyasetindeki derin kutuplaşmayı da yansıtıyor. Bir yanda Nazi karşıtı direnişin sembolü haline gelmiş bir isim ve onun mirasını sahiplenen SPD, diğer yanda ise anayasayı koruma dairesi tarafından aşırı sağcı olarak değerlendirilen bir parti olan AfD. Hangi grubun nerede toplanacağından çok, bu yerlerin neyi temsil ettiği tartışması ön planda. Ve karar, büyük olasılıkla siyasi manevraların ötesinde, resmi evrakların diliyle verilecek.