Parti içinden gelen eleştiriler, ideallerle gerçeklik arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor.
45 yıllık partiden kriz sinyalleri
İttifak 90/Yeşiller Partisi, Almanya siyasi sahnesine 45 yıl önce çevre hareketlerinden doğarak adım attı. Ayçiçeği sembolünü benimseyen parti, yıllar içinde sistem dışından sisteme entegre olan bir güç haline geldi. Ancak son federal seçimlerde alınan yüzde 11,6’lık oy oranı, Yeşiller için derin bir krizin habercisi oldu.
Banaszak: “İnsanlar Yeşiller’i artık ciddiye almıyor”
Seçim yenilgisinin ardından parti liderliğini devralan Felix Banaszak, ZDF Frontal programına verdiği röportajda çarpıcı bir tespit yaptı: “Seçim sonrası yapılan tüm anketler, insanların Yeşiller'in tamamen aptal olduğunu düşündüğünü gösteriyor.” Bu yıkıcı algı, özellikle Doğu Almanya’daki eyalet seçimlerinde alınan başarısız sonuçlarda açıkça görüldü. Bazı seçmenler, partiyi iklim politikalarını “bir levye gibi” topluma dayatan ideologlar olarak nitelendiriyor. Diğer bir kesim ise Yeşiller'in kendi ideallerine ihanet ettiğini savunuyor. Banaszak, tabandan gelen tepkileri şu sözlerle aktarıyor: “Artık sizin gerçekten ciddi olduğunuza inanmıyoruz. O aptal FDP ile uzlaşmaya devam ediyorsunuz.”
Göç politikası iletişim krizine dönüştü
Parti liderine göre, seçim kampanyalarında göç politikası kaçınılmaz bir gündem maddesi haline geldi. Banaszak, neredeyse her röportajın üçte birinde bu konunun gündeme geldiğini belirtiyor. Ancak bu tartışmalarda Yeşiller'in “farklılaşmış pozisyonları” yeterince geniş kesimlere ulaştırılamadı. Bu da parti ile seçmen arasında ciddi bir iletişim kopukluğuna yol açtı.
Trittin: "Parti sağcı söylemlere teslim oldu"
Yeşiller'in eski lideri ve çevre bakanı Jürgen Trittin, partinin göç politikasında net bir tutum sergilemekten kaçındığını düşünüyor. Trittin’e göre Yeşiller, sağcı söylemlere karşı yeterince direnç göstermedi ve “daha az değil, daha çok göç olmalı” diyerek kendi değerlerini savunmakta yetersiz kaldı. Ayrıca, Avrupa hukukunu çiğneyen sınır politikalarına karşı güçlü bir muhalefet mesajı verilemediğini savundu. Ona göre bu tavizler, seçim başarısızlığının temel nedenlerinden biri.
FDP ve koalisyon hayal kırıklığı
Yeşiller’in seçim vaatleri, örneğin “tek ittifak, tek kişi, tek söz” sloganı ve güven temalı kampanya posterleri, seçmende karşılık bulmadı. Robert Habeck’in şansölyelik iddiası, FDP ile kurulan koalisyon sonrası beklentilerin gerisinde kaldı. FDP’nin liberal çizgisi ile Yeşiller’in çevreci ve sosyal duyarlılıkları arasındaki uyumsuzluk, tabanın önemli bir kısmında hayal kırıklığına yol açtı.
Fischer: “Toplumu temsil etmek yerine ezdiler”
Partinin en tanınmış simalarından eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer de, Yeşiller'in iklim politikalarında hatalı bir yaklaşım benimsediğini ifade etti. Fischer, “Yeşiller, iklim politikasında bir zamanlar sahip olduğu toplumsal desteği savunmak yerine, o kitleyi cezalandırdı” diyerek, özellikle ısıtma yasası gibi uygulamaların kamuoyunda aşırı vergilendirme algısı yarattığını dile getirdi. Ona göre Yeşiller, bir reform partisi olmaktan çıkıp, hayatı zorlaştıran bir güç gibi algılandı.
Parti geleceği sorgulanıyor
Yeşiller, kuruluşundan bu yana ilk kez bu kadar derin bir kimlik krizinin içinde. Hem sağ hem sol seçmene hitap etme çabası, partiyi kendi tabanından uzaklaştırdı. Geçmişteki net duruşların yerini, belirsiz ve uzlaşmacı politikalar aldı. Parti şimdi, hem ideallerine bağlı kalma hem de geniş kitlelere hitap edebilme dengesini yeniden kurmak zorunda. Aksi halde, bir zamanlar Almanya’nın dönüşüm gücü olarak görülen Yeşiller, siyasi etkisini daha da yitirme riskiyle karşı karşıya.