Verdiği röportajda Speit, aşırı sağ ideolojilerin artık yalnızca marjinal çevrelerde değil, toplumun merkezinde ve aile yapılarında da kök saldığına dikkat çekti.

“Son Savunma Dalgası”: Şiddet geçmişi ön koşul

AfD Komisyon Başkanlıklarını Yine Alamadı
AfD Komisyon Başkanlıklarını Yine Alamadı
İçeriği Görüntüle

Speit’in açıklamalarına göre, Almanya’da ifşa edilen aşırı sağcı gençlik örgütü “Son Savunma Dalgası”, sadece daha önce suç işlemiş veya fiziksel şiddet uygulamış gençleri kabul ediyor. Bu durumun yalnızca radikal söylemlerin değil, doğrudan eyleme geçme isteğinin de sistematik hale geldiğini gösterdiğini belirten Speit, "Bu, radikalleşmenin sıradanlaştığı ve şiddetin giriş bileti sayıldığı bir yapıyı gözler önüne seriyor" dedi.

Söz konusu gençlerin ideolojik motivasyonlarının arkasında ise, sağ popülist partilerde ve “Kimlikçi Hareket” gibi oluşumlarda da sıkça dile getirilen “Büyük Yer Değiştirme” komplosu bulunuyor. Bu teoriye göre, Avrupa halkları göç yoluyla bilinçli biçimde “yer değiştirme” tehlikesiyle karşı karşıya. Speit’e göre bu tür iddialar, gençlerin şiddeti meşru bir savunma refleksi olarak görmesine neden oluyor.

Radikalleşme sadece gençleri değil, toplumun merkezini de etkiliyor

Aşırı sağın yalnızca genç bireyleri değil, aynı zamanda toplumun merkezini de etkilediğini vurgulayan Speit, özellikle ebeveynlerin rolüne dikkat çekiyor. Bugünün aşırı sağ görüşlü gençlerinin büyük kısmı, 1990’lı yılların başındaki “beyzbol sopası dönemi” olarak bilinen, şiddet olaylarının yoğun yaşandığı yıllarda aşırı sağ ideolojilere yakın çevrelerde yetişti. Speit, bu kişilerin bugün toplum içinde saygın konumlarda –örneğin meslek sahibi, sosyal hayatta aktif ya da yerel siyasette görevli– bireyler olduğunu belirtiyor.

Bu durumun, aşırı sağcı fikirlerin aile içinde kuşaktan kuşağa aktarılmasına neden olduğunu ifade eden Speit, bu aktarımların önleyici eğitim çalışmalarını da büyük ölçüde etkisiz hale getirdiğini söyledi. “Bir veli toplantısında, eğer ebeveynler sınıftaki çocuklarla aynı Nazi safsatalarını dile getiriyorsa, o zaman okulların müdahale kapasitesi ciddi biçimde sınırlanmış oluyor” diyerek tehlikenin boyutunu gözler önüne serdi.

Sosyal medya: Yeni radikalleşme laboratuvarı

Uzman Speit, dijitalleşmenin aşırı sağcı radikalleşmeyi hızlandıran en büyük unsur haline geldiğini savunuyor. 1990’larda çoğunlukla yerel ağlar üzerinden örgütlenen aşırı sağ yapılar, günümüzde sosyal medya ve anlık mesajlaşma uygulamaları üzerinden ülke genelinde, hatta uluslararası düzeyde örgütlenebiliyor. Gençler bu dijital alanlarda birbirlerini ideolojik olarak körüklüyor, cesaretlendiriyor ve giderek daha uç söylemlere yöneliyor.

Speit, bu platformların, şiddet eylemi gerçekleştirmemiş olsa bile radikalleşmiş bireylerin birbirlerini kışkırttığı bir “nefret topluluğu” işlevi gördüğünü belirtiyor. “Bugün bazı bireylerin, bu dijital ağlar ve sosyal medya olmadan bu kadar radikalleşmeyeceğini artık kesin olarak biliyoruz. Belki sadece bir kişi silaha sarılıyor, ama arkasında onu kışkırtan binlerce kişi oluyor” ifadeleriyle dijital radikalleşmenin etkisini vurguluyor.

Toplumsal farkındalık ve erken müdahale çağrısı

Speit, aşırı sağcı ideolojilerin yalnızca şiddet eylemleriyle değil, gündelik söylemlerdeki normalleşme yoluyla da yayıldığını belirterek, toplumu bu konuda daha dikkatli ve duyarlı olmaya çağırıyor. Özellikle gençlerin ideolojik manipülasyona açık olduğunu ve dijital dünyada bu tür içeriklerle kolayca karşılaşabildiklerini ifade eden Speit, erken yaşta verilecek siyasi okuryazarlık eğitimlerinin önemine dikkat çekiyor.