AVRUPA HABERLERM

     CEZASIZLIK

CEZASIZLIK, en genel tanımıyla, bir suçun failinin suçlanmasına, soruşturulmasına, yargılanmasına ve uygun cezaya çarptırılmasına olanak tanıyan etkili bir adli sürecin bulunmaması anlamına gelir.

Suçlu bulunması halinde mağdurun uğradığı zarar tazmin edilecek. Failin hukuk önünde hesap vermemesi, ilgisizlik, zayıflık, ihmal veya hesap verme konusunda siyasi iradenin olmayışı gibi nedenlerden kaynaklanan fiili cezasızlık rejiminden kaynaklanabilmektedir. Bu durum aynı zamanda genel veya özel af, geriye dönük yargı muafiyeti gibi yasal düzenlemelerin yönlendirdiği, olağan yargı düzenini askıya almayı veya ortadan kaldırmayı amaçlayan bilinçli bir politikanın sonucu da olabilir.

Bu yollarla oluşturulan cezasızlık rejimi, yalnızca işlenen suçu ve bunun yol açtığı adaletsizliği yasal tanınma ve yaptırımdan muaf tutmakla kalmıyor; aynı zamanda sıklıkla adaletsizlik hakkındaki gerçeğin örtbas edilmesine ve inkar edilmesine de yol açar. (Bkz. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Cezasızlıkla Mücadeleye Yönelik İlkeler Dizisini Güncelleyen Bağımsız Uzman Raporu; Ek, “Cezasızlıkla Mücadele Eylemi Yoluyla İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesine İlişkin Güncellenmiş İlkeler Dizisi”, 8.2.2005 , E/CN.4/2005/102/Add.1)

    Türkiye hukuk pratiğinde cezasızlık, mevzuatın her zaman kapısını açtığı bir konu olmakla birlikte, hukukun keyfi yorumlanması ve uygulanmasına dayalı bir yargı zafiyeti veya devletin aklıyla şekillenen ideolojik yargı infazı ekseninde gündeme gelmiştir.

Cezasızlık, failin tespitine yönelik etkili bir soruşturma yapılmaması, suçun örtbas edilmesi, suç fiilinin yanlış nitelendirilmesi, suçun ağırlığıyla orantısız bir ceza verilmesi gibi özellikle toplumsal vakalarda bilinçli tercihlerle şekillenen bir yargı politikası ve cezayı infaz etmemek  olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Cezasızlık, en basit ifadeyle, bir hak ihlalinin soruşturulmaması, faillerinin bulunamaması, kovuşturularak cezalandırılması ve suçun mağdurlarının tazmin edilmemesidir. Burada altı çizilen konu devletin sorumluluğundadır.

    Cezasızlık kavramına ilişkin uluslararası çalışmalar, 1989 yılında iki kutuplu dünyanın sona ermesinin ardından ortaya çıkmıştır. Kavram, bizzat devletin yarattığı veya hoşgörüyle karşıladığı aktörler sonucunda ya da bir çözüm yolu olarak meydana gelen ciddi ve sistematik hak ihlalleriyle ilgili olarak yaygın olarak kullanılmaktadır. Günümüzde insan hakları örgütleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi kuruluşların bu konudaki araştırma ve izleme çalışmalarının ivme kazandığını, kavramın tanımının ve sınırlarının giderek genişlediğini görüyoruz.

    Cezasızlık olgusunun tanımı ve amacına ilişkin önde gelen iki referans belgede, cezasızlıkla mücadelenin dört temel amacı şöyle sıralanıyor: (1) Adalet Hakkı: Adaletin tesisi, mağdurların acıları, yani cezalandırıcı ve onarıcı adalet paradigması  “cezasızlıkla mücadelenin tanınması ve anılması” anlamına gelmektedir. (2) Gerçeği Bilme Hakkı: Devletin ihlalleri kayıt altına alma, bu ihlallere ilişkin delil ve belgeleri arşivleme ve böylece revizyonist ve inkarcı eğilimlerle toplumsal hafızanın yok olmasını önleme görevi. (3) Tazminat Hakkı: Kabul, inkardan ziyade mağdurlar için iyileştirici/rehabilite edicidir, dolayısıyla toplumsal barışa veya “uzlaşma ve istikrara” katkıda bulunur. (4) Tekrarlanmama Garantisi: Cezasızlık, suçların tekrarına yol açacağından, cezasızlıkla mücadelenin gelecekteki boyutuna, yani cezasızlığın pozitif önleme işlevine vurgu yapılmaktadır.

Cezasızlık, kadına yönelik şiddet, iş kazaları, nefret suçları ve yolsuzluk gibi çok çeşitli konularda kullanılsa da kavram, uluslararası literatürde Avrupa Konseyi'nin topladığı "ağır ihlaller" bağlamında gündeme gelmiştir.

Toplumda, geniş olarak “ağır ihlaller içeren” cezasızlık içselleştiğinde; bazı kişi ve gruplar suç olduğunu ceza almayacaklarını bile bile “ karşı gruplara, ötekilere, biat etmeyenlere, muhalefete ve özgür düşünceye” baskı ve tacizlere devam ederek çürümeyi başlatmış olacaktır. Kirli ilişkiler ve toplum bu şartlar altında devletin kurum ve kurallarını yok ederek dünya devletleri arasındaki saygın yerden uzaklaşacaktır.

Umarız 2024 Mahalli İdareler seçimleri ülkemizde Anayasal, adil hukuk düzeni yeniden kurulur.

Tanrı yeni yılda bereketli bir dönemi başlatmamıza kapı açar. Kalın sağlıcakla.