BOŞLUK

Sevgili dostum Aziz Değer DEMİRKOL’un anısına; 

Yas tutmak herkesi farklı yoğunlukta ve derinlikte etkilese de, şüphesiz ki yasın en büyüğünü bir yakınımızın ya da hayatımıza dokunan birinin ölümü ile yaşarız. Gidenin yokluğu onu bir daha göremeyecek olmanın gerçeğiyle yüzleştirir. Peki  gidenin boşluğu dolar mı? Yoksa biz o boşluğun etrafında bir hayat mı kurarız? 

Sevdiklerimizi kaybettiğimizde, ki hep kaybetmek deriz; dilimize, belleğimize böyle yerleşmiştir çünkü. Cemal Süreyya’nın da dediği gibi “Her ölüm erken ölümdür” ÖLDÜ (!) diyemeyiz, o kelimeyi her kullandığımızda bir soğukluk çarpar ve  maalesef o tarifsiz acının çaresizliği yerleşir yüzümüze.

Sesi yankılanır kulağımızda, bakışı, gülüşü, duruşu gelir aklımıza. Öncelerde çok net olan anılar zamanla bulanıklaşır. Bazen konuşamayız boğazımızda düğümlenir sözcükler, bazen olur olmaz bir yerde oturup hüngür hüngür ağlarız. Bazen de yakın tarihli bir fotoğrafa bakar dalarız. Sonra  boşlukların dolmadığını öğretir hayat bize. Biz kabul etsek de etmesek  de kaybederiz. Kimi zaman eşimizi, kimi zaman akrabamızı, kimi zaman da çok DEĞER verdiğimiz bir dostumuzu kaybederiz. Onun için öldü diyemeyiz. Belki de yeni bir karnaval için yolculuğa çıkmıştır deriz. 

"Gerçek değer; gelmesi boşluk dolduran değil, gitmesi boşluk yaratandır" demiş Özdemir Asaf...

Tüm kaybettiklerimizin anısına gelsin..