GÖÇMEN KUŞLAR

Okuldan geldiğinde tek odalı olan evlerinin içinin dağılmış eşyalarla dolu olduğunu gördü Ali. Annesi etrafa gelişi güzel dağılmış eşyaları küçük bir çantaya sıkıştırmaya çalışırken babası da bir sandığın içini boşaltıyordu. Babasının yüzündeki ifadenin donukluğundan bir şeylerin çok da iyi gitmediğini anlıyordu Ali, fakat sormaya cesaret edemedi.  Sırtından çantasını çıkardı. Tuvalet kapısının hemen yanında her gece uyurken yanında aldığı küçük ayıcığını gördü. Onu aldı, boş gördüğü bir köşeye oturdu. Evde şimdiye kadar görmediği büyük sessizlik yaşanıyordu.  Yaşanan bu derin ve uzun sessizliği babası bozdu. “ Ali sende eşyalarını topla”. Babasının bu sert ve net tavrı Ali’yi şaşırttı. Çünkü babası ona her zaman tüm babaların da yaptığı gibi çok kibar davranır, rica cümleleri ile konuşurdu. Babasının böyle emir verir gibi konuşmasına ilk kez şahit olan Ali dayanamayarak sordu “ Baba ne oldu, ne bu telaş, bu gerginlik neden? Neden eşyalarımı toplamak zorundayım? Biraz gergin, biraz düşünceli, biraz da kaygılı halde hazırlık yapmaya çalışan babası Ali’nin sorusu ile durakladı. Ali’nin yanına gitti onu dizine oturttu ve başladı anlatmaya. “ Bak oğlum biz artık buradan ayrılmak zorundayız. Hem ülkemizde yaşanan savaş, hem de savaşın yaratmış olduğu yokluk bize başka bir tercih yapma şansı bırakmadı. Her geçen gün yiyecek bulmakta zorlanıyoruz En yakın arkadaşlarımızla, komşularımızla yemeklerimizi paylaşamaz olduk. Ailemizi sağlıklı bir şekilde var edebilmek ve geleceğe taşıyabilmek için tek çıkış yolumuz ülkemizden başka bir ülkeye göç etmek.” Bu cümleleri duymaya hiç de hazır olmayan Ali elindeki ayıcığına daha fazla sarıldı. Göç etmek, ayrılmak, sürüklenmek. Birçoğunu ilk defa duyduğu bu kelimelerle, yedi yaşında bir çocuk nasıl hazır olabilirdi ki böyle bir şeye? Bir şeyler söylemek istedi babasına ama olmadı yapamadı. Kapının önüne çıktı. Hava üşütmüyor ama serinletiyordu. Derin bir nefes aldı. Sonbaharın son günleriydi. Kafasını gökyüzüne kaldırdığında bir yerden bir yere sürü halinde giden kuşları gördü. Bu güzel görüntüye bakarken nasıl bir hayatın onu beklediğini düşünmeye başladı. Yanına hemen yanı başlarındaki evde oturan Ali’den beş altı yaş büyük Mustafa geldi. “ Kuşlar göçe başladığına göre kışın gelmesine az kaldı” dedi Ali’ye. “Göç eden kuşlar mı?” dedi Ali.“Evet, göçmen kuşlar, yılda iki defa kuzey ve güney yarım küre arasında göç ederler. Kış aylarının gelmesiyle kuşların besin bulması zorlaşır ve bu durum aralarında rekabeti arttır. Bu sebeple kuzey yarımküredeki kuşlar her sonbaharda güney yarımküreye göç ederler. Hayatta kalmak için beslenmeleri, barınacak bir yer bulmaları gerekiyor.” Ali bunları duyunca önce babasının söylediklerini düşündü, sonra göçmen kuşları. Ne kadar da göçmen kuşlara benziyoruz diye geçirdi içinden. Mustafa’ya dönerek “ Mustafa abi göçmen kuşlar gittikleri yere alışabilir mi? Evlerini özlemezler mi? Yanlarında bir şey götürebilirler mi? Peki arkadaşları onlarla gelir mi? ”Ali’nin arka arkaya soruları Mustafa’yı çok da fazla şaşırtmadı. Ali’nin göçmen kuşlar hakkında bu kadar çok soru sormasının bir nedeni olmalı diye düşündü. “Çok merak ettin Ali bu kuşları, bir derdin var belli ki bir anlat bakalım” dedi. Ali başladı anlatmaya” Mustafa abi babam buralardan gideceğimizi, gitmek zorunda olduğumuzu söyledi. Biz de aynı bu göçmen kuşlar gibi bulunduğumuz yerden ayrılmak zorundaymışız. Besin bulmak, yaşamak için buna mecburmuşuz. Senin söylediğine göre kuşlar bunu bilerek ve isteyerek yapıyor biz ise mecburiyetten yapmak zorundaymışız. Babamdan bu cümleleri duyunca ne yapacağımı bilemedim kendimi hemen kapının önüne attım.” Mustafa Ali’nin söylediklerini dinledikten sonra başladı anlatmaya. “ Bak Ali bu sadece senin yaşadığın bir şey değil bizim evimizde de aynı hazırlıklar yapılıyor, hatta ülkemizin neredeyse yarısı başka yerlere göç etmek için hazırlanmaya başladı. Evimizden, yurdumuzdan ayrılmayı bende istemiyorum, ama sanırım başka çaremiz de kalmamış”. Konuşmaya devam etti. “ Sorduğun sorulara gelince elbette yeni bir yere alışmakta zorluk çekebiliriz, evimizi yurdumuzu özleriz. Ama nereye gidersek gidelim emin ol oralarda da senin gibi, benim gibi kocaman yürekli çocuklar vardır. Bizi çok güzel karşılayıp sahip çıkarlar.” Ali Mustafa’dan duydukları ile yaşamak zorunda kaldıkları durumu biraz olsun normalleştirdi. Mustafa abisi ile vedalaştıktan sonra içeriye girdi. Ortalık biraz daha toplanmıştı. Annesi “ Haydi bakalım Ali biz hazırız, senin içinde bir şeyler hazırladım. Sende almak istediğin birkaç parça eşyan varsa sırt çantana koy” dedi biraz ağlamaklı bir sesle.“Ne kadar yol gideceğimiz, neler yaşayacağımız belli değil.”. Ali sırt çantasını aldı. İlk önce ayıcığını koydu çantasına, sonra bir kalem, bir defter ve ailece evlerinin önünde çektirdikleri bir fotoğrafı aldı. Çantasına koyduğu her eşya ile biraz daha eksildiğini fark etti. Küçücük hayatına bu kadar büyük bir yük fazla diye düşündü sonra. Bir eliyle annesinin bir eliyle babasının elini tuttu. “Bir daha ne zaman döneriz evimize” diye sordu ailesine.“ Bir zaman vermek çok zor Ali ama emin ol bende senin kadar çok isterim evimize dönmeyi” diye cevap verdi babası. Büyük bir bilinmezliğe doğru çıktıkları yolda ailesi ile olmak güvende hissettirdi Ali’yi. Okul gidişlerinde ve dönüşlerinde kullandığı yola girdiklerinde aklına arkadaşları, öğretmeni ve okulu geldi. Onları düşününce buruk bir hal aldı yüzü. Kafasını gökyüzüne kaldırdı. Göçmen kuşları gördü. Bak anne göçmen kuşlar onlar. Annesi babası ile birlikte son bir kez aynı gökyüzüne baktılar.