Tasarıya göre, ikincil koruma statüsüne sahip mülteciler, 2026’ya kadar eşlerini ve çocuklarını ülkeye getiremeyecek. İnsan hakları örgütleri bu kararı orantısız bulurken, etkilenen mülteciler, sevdiklerinden uzak geçirdikleri her günün acısını derinleştirerek yaşıyor.
Üç Yıl Ayrı: “Oğlum Sadece Birlikte Olmak İstiyor”
Suriye’nin Halep kentinden gelen ve Almanya’da yaşayan veteriner Mohamad Rafaat Haitalani, eşi ve yedi yaşındaki oğlunu üç yıldır görmüyor. "Ailemi çok özledim," diyen Haitalani, oğlunun her gün telefonda ne zaman birlikte yaşayacaklarını sorduğunu belirtiyor. “Bisiklete binmek istiyor, futbol oynamak istiyor, ama ona verecek bir cevabım yok. Onu tekrar göremeyeceğimizden korkuyor,” diyor sesi titreyerek.
Haitalani’nin ailesi, Şubat 2023’ten bu yana Almanya’nın komşu ülkelerdeki bir büyükelçiliğinden vize randevusu almayı bekliyor. Gelen yanıt ise hep aynı: “Yoğun talepten dolayı işlem süresi birkaç ay sürebilir.” Ancak aylar geçmesine rağmen herhangi bir ilerleme sağlanamadı.
Kısıtlama Planı, 400 Bin Kişiyi Etkiliyor
Çarşamba günü kabineye sunulan yasa tasarısı, ikincil korumaya sahip mültecilerin aile birleşimi başvurularını askıya almayı hedefliyor. Yaklaşık 400.000 kişinin bu statüye sahip olduğu belirtiliyor; bunların çoğu Suriye’den gelen mültecilerden oluşuyor. Aile birleşimi bugüne dek zaten ayda en fazla 1.000 vizeyle sınırlıydı. Bu sayı içinde çoğunluğu kadınlar ve çocuklar oluşturuyordu.
Veteriner Haitalani, “Almanca öğrendim, gönüllü oldum, burada bir veteriner kliniğinde staj yaptım. Geleceğimizi bu ülkede kurmak istiyorum,” diyerek hayal kırıklığını dile getiriyor. Eczacı olan eşi Almanya'da çalışabilmek için belgelerini gönderdi, Almanca kurslarına katıldı. Ancak şimdi tüm bu çabalar, vize yasasının değişmesiyle boşa gitmek üzere.
Suriye’de Güvensizlik Sürerken Aileler Ayrı Düşüyor
Suriye’deki mevcut koşullar, şiddet, güvensizlik ve siyasi istikrarsızlıkla şekillenmeye devam ediyor. Yardım kuruluşları, bu ortamda ailelerin birbirinden ayrı tutulmasının hem hukuki hem de insani açıdan kabul edilemez olduğunu savunuyor. Terre des Hommes temsilcisi Teresa Wilmes, “Savaş bölgelerinde çocuklarını bekleyen anneler, babalarını özleyen çocuklar var. Bu karar, sayısal olarak küçük bir etki yaratırken, insani açıdan dev bir bedel ödetiyor,” diyor.
“Yasal Kaçış Yolu Kapatılıyor”
Sivil toplum kuruluşları, hükümetin düzensiz göçle mücadele gerekçesiyle aldığı bu kararın, koruma arayan insanlara yönelik yasal kaçış yollarını kapattığını öne sürüyor. Pro Asyl, Save the Children ve Terre des Hommes gibi kurumlar, aile birleşiminin engellenmesinin entegrasyonu da olumsuz etkilediğini belirtiyor. “Bir kişinin ailesi yanındaysa topluma daha kolay uyum sağlar. Bu bilimsel olarak da defalarca kanıtlandı,” açıklaması yapılıyor.
Çocuklar Yalnız, Bekleyiş Devam Ediyor
17 yaşındaki Mohamad Ibrahim Alnemr, 14 yaşındayken Suriye’den Almanya’ya yalnız başına kaçtı. Babasını hiç tanımadı; onu sadece bir fotoğraftan biliyor. Geçtiğimiz aylarda, babasının Esad rejiminin Sednaya Hapishanesi’nde işkence sonucu öldüğünü öğrendi. “Çocukluğum çalışmakla geçti. Sonra ben de hapse atıldım. Henüz 13 yaşındaydım,” diyen genç, Almanya’ya tek başına ulaşabildi ama annesini getirme umutları da yasa tasarısıyla sekteye uğradı.
“Üç yıldır annemi görmedim. Onunla birlikte yaşamak istiyorum, sadece normal bir hayat istiyorum,” diyen Mohamad, annesine durumu açıklayamadığını, onu üzmemek için randevu sürecinin sürdüğünü söylediğini aktarıyor.
Yıllardır Bekleyenlere Yeni Bir Belirsizlik
Berlin’de refakatçisiyle birlikte yaşayan Mohamad, onu destekleyen Sandra Young’un da dediği gibi, “Ben elimden geleni yapıyorum ama bir annenin yerini tutamam.” Bu dramın merkezinde ise yılda yalnızca 12.000 vizeye tekabül eden bir kontenjan var. STK’lar, bu sayının sembolik bir karar uğruna feda edildiğini, asıl bedeli ise ailelerinden ayrı yaşayan çocukların, kadınların ve erkeklerin ödediğini vurguluyor.
Veteriner Haitalani, Almanya’nın Neubrandenburg kentinde mütevazı bir hayat kurmuş. Oğlunun odasını çoktan hazırlamış: renkli bir halı, futbol temalı bir lamba ve küçük bir yatak. “Üç-dört ay içinde burada olur diye düşünmüştüm. Ama şimdi üç yıl geçti, hâlâ bekliyorum,” diyor ve ardından ekliyor: “Sadece umut etmek kaldı elimde.”