Ancak yeni politikaların insani sorumlulukları ihmal ettiği eleştirileri de yükseliyor.
Federal İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, Almanya'da 2025’in ilk yarısında yapılan sığınma başvurularının sayısı geçen yıla kıyasla yaklaşık %45 oranında azaldı. Ocak-Haziran döneminde 72.818 kişi sığınma talebinde bulundu. 2024’ün aynı döneminde ise bu sayı 132.201’di.
Bu sert düşüş, sınır kontrollerinin sıkılaştırılması, Balkan rotasında alınan tedbirler ve Suriye'deki siyasi gelişmelere bağlanıyor. Ancak yeni veriler, göç politikalarının başarısı mı yoksa geri adım mı olduğu konusundaki tartışmaları da beraberinde getiriyor.
CSU: Göçte "Toparlanma Başarılı"
CSU Genel Sekreteri Martin Huber, “Markus Lanz” programında yaptığı açıklamada, düşen başvuru sayısını hükümetin attığı kararlı adımların sonucu olarak yorumladı. Huber, sınır kontrolleri, ikincil koruma kapsamında aile birleşiminin askıya alınması ve ödeme kartı sistemine geçilmesi gibi uygulamaların caydırıcı etkisi olduğunu belirtti.
"Artık Almanya’ya gelmenin çekiciliği azaldı," diyen Huber, özellikle Bavyera'da gelenlerden daha fazla kişinin ülkeyi terk ettiğini vurguladı.
Afgan Kabul Programının Askıya Alınması
Göç politikalarında dikkat çeken bir diğer gelişme, Afganistan’dan gelen savunmasız kişilerin gönüllü kabul programının durdurulması oldu. Taliban’ın 2021’de iktidara gelmesinden sonra başlatılan program kapsamında, Almanya’ya getirilecek kişiler arasında eski yerel çalışanlar ve insan hakları savunucuları da yer alıyordu.
Huber, bu uygulamanın koalisyon anlaşması çerçevesinde sonlandırıldığını belirtti. Ancak bu karar, kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde ciddi tepkilere yol açtı.
Lehmann: “Federal Hükümet Yasal Sorumluluğa Sahip”
taz gazetesi parlamento ofisi başkanı Anna Lehmann, Berlin İdare Mahkemesi’nin bu hafta verdiği bir kararı hatırlatarak, hükümetin geçmişte verdiği kabul taahhütlerinin hukuken bağlayıcı olduğunu vurguladı. Mahkeme, Afgan bir kadın ve ailesine vize verilmesi gerektiğine hükmetmişti.
Lehmann, Huber’i “yasal taahhütleri görmezden gelmekle” eleştirerek, “Bu yasadışı, hükümet verdiği sözleri tutmak zorunda” dedi.
Göç Uzmanı: Düzenli Kabul Alternatif Olmalı
Göç araştırmacısı Gerald Knaus ise gönüllü kabul programlarının, düzensiz göçe insani bir alternatif sunduğunu ve terk edilmemesi gerektiğini savundu. Knaus ayrıca, suça karışmış ya da sığınma hakkı tanınmamış kişilerin sınır dışı edilmesini desteklediğini belirtti:
“Sayısal olarak çok fazla değiller ama sınır dışı edilme süreci Almanya’nın güvenliği için önemlidir.”
“Düzenli Göçe Kapılar Kapanıyor” Uyarısı
Lehmann, aile birleşiminin askıya alınması ve gönüllü kabul programlarının sona erdirilmesiyle, Almanya'nın düzenli göç yollarını bilinçli olarak kapattığını savundu. Huber’in göçü kontrol altına alma politikalarını eleştirerek, bunun düzensiz göçü daha da teşvik edebileceği uyarısında bulundu.
Ayrıca, Almanya-Polonya sınırında hem Almanya'nın hem de Polonya’nın uygulamaya koyduğu sıkı kontrollerin Avrupa iş birliğine zarar verdiğini söyledi. “İç politika baskıları yüzünden dış politika hedefleri zedeleniyor,” diye konuştu.
Huber: “Almanya Akıl Yoluna Geri Döndü”
CSU'lu Huber ise bu görüşlere katılmadı. Almanya’nın göç politikasında "akılcı çizgiye" döndüğünü belirten Huber, “Artık birçok Avrupa ülkesi, bizim nihayet gerçekçi davrandığımızı düşünüyor. Almanya, bu konuda yalnız değil,” dedi.