Söder, Ukraynalı mültecilerin mevcut durumda yararlandığı vatandaşlık gelirinden (Bürgergeld) çıkarılmasını ve bunun yerine yalnızca daha düşük düzeydeki sığınmacı yardımlarından faydalandırılmalarını talep etti.
ZDF televizyon kanalına verdiği röportajda Söder, federal hükümetin halihazırda kabul ettiği uygulamanın yalnızca yeni gelen Ukraynalılar için değil, Almanya'da bulunan tüm Ukraynalı mülteciler için geçerli olması gerektiğini savundu. "Dünyada hiçbir ülke, Ukraynalı mültecilere Almanya kadar cömert bir sosyal destek sunmuyor," diyen Söder, mevcut sistemin hem adil olmadığını hem de toplumsal uyum açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu ileri sürdü.
İstihdam Katılımı Tartışması
CSU lideri, Ukraynalı mültecilerin çoğunun iyi eğitimli ve nitelikli olmasına rağmen, Almanya’da istihdam piyasasına yeterince entegre olamadıklarını dile getirdi. Söder, cömert sosyal yardımların istihdam katılımını olumsuz etkilediğini savunarak, bu durumun değişmesi gerektiğini belirtti.
Alman hükümetinin koalisyon anlaşmasına göre, Nisan 2024 itibarıyla Almanya’ya gelen Ukraynalı mülteciler yalnızca sığınmacı yardımlarından faydalanabiliyor. Ancak Söder, bu düzenlemenin geriye dönük olarak genişletilmesi ve ülkede daha önce gelen tüm Ukraynalılar için de uygulanması gerektiğini ifade etti.
Siyasi Tartışmalar Derinleşiyor
Söder’in açıklamaları, göç ve sosyal yardımlar konusundaki tartışmaların Almanya’da daha da alevlenmesine neden oldu. Özellikle sağ partiler, sosyal yardımların sınırlandırılması gerektiğini savunurken, hükümet kanadında bu taleplerin sosyal devlet anlayışı ve insani sorumluluklarla çeliştiği yönünde eleştiriler yükseliyor.
Federal hükümet yetkilileri, Ukraynalı mültecilerin büyük çoğunluğunun savaş nedeniyle Almanya'ya sığındığını ve onlara sağlanan sosyal yardımların uluslararası yükümlülüklerin bir parçası olduğunu vurguluyor. Ancak artan maliyetler, sosyal sistem üzerindeki baskılar ve kamuoyundaki göç karşıtı eğilimler, bu konuda daha sert politikaların gündeme gelmesine yol açıyor.
Markus Söder'in çıkışı, yaklaşan seçimler öncesinde mülteci politikalarının Alman iç siyasetinde nasıl belirleyici bir unsur haline geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.