Öz’ünde misin?

Merhaba Sevgili Okur; bu hafta sizinle özgürleşebilmenin yolunu konuşmak istiyorum.  Evrenin dolayısıyla dünyanın yeni yüksek bilince geçtiği şu günlerde bu bilincin biz insanlardan tam olarak ne istediğini birlikte çözmeye çalışalım istiyorum.

Zaman titreşimlerinin giderek hızlandığı bir süreçten geçiyoruz. Kuantum alanındaki tüm parçalar daha hızlı titreşmeye başladı. Ve daha fazla hızlanmaya devam edecek. Dolayısıyla her şeyin, tüm atomların titreşimi giderek hızlanıyor. Sistem değişiyor, dünya değişiyor, evren değişiyor. Dolayısıyla biz insanlarda bu değişime itilmekteyiz. Bu süreçte bize düşen görevler var. Artık nelere daha fazla ihtiyacımız olduğunu, nelere hakkıyla değer vermemiz gerektiğini idrak etmeliyiz. Yeni bilince nasıl uyumlanacağımızı, özümüzü yaşatmanın, merkezimizde kalmanın ve hakikatin ne demek olduğunu, kuantum fiziğiyle birlikte sistemin bizlere ne anlatmak istediğini fark etmeliyiz.

Evrende her bir atomun, her bir parçanın ve hatta gezegenlerin merkezi bir noktası vardır. Elbette biz insanların da var. Örneğin dünyanın yerçekimi, onun özünün merkez noktasıdır. Bizim de yerçekimimiz vardır. İşte bu çekimin merkezi özümüzün merkezidir. Kalp merkezimizden başlayarak bedenimizin dışına taşan, bedenimizi aşan bir alandır bu. Kimi kişisel gelişim kitaplarından bildiğimiz aura alanı dedikleri şey aslında bizim bilincimizin kapladığı alandır. Peki neden önemlidir merkezinde olmak?  Çünkü merkezinde olduğunda özüne ulaşırsın.


Kendi potansiyelimizi unuttuğumuz alanda, özümüzde yaşamak varken neden sıradan olmaya çalıştık? Neden başkaları gibi olmaya çalıştık? Çünkü tek tip rol modelinde olduğumuz zaman insanlar ve toplum tarafından daha kabul ve değerli görüleceğimizi mi düşündük? Belki de yanıldık! Bilinçsiz bir şekilde monotonluğu, cesaretsizliğe, kendi farkımızı kullanamayan sıradan, kıymetsiz biri gibi davranarak bilinçsizliğe maruz bırakıldık belki de. Tek tip modelde olmak sıradan olmak demektir bana göre.  Sıradan olmak, herkesle aynı olmaya çalışmak, Yaradan’ın her bir parçasının, zerresinin farklı çeşitliliğini, mükemmel olduğu hakikatini yok saymaktır. Bu dünyada olma amacımızı; gücün, inancın ne olduğunu unuttuk. Böylece onun ve kendimizin mükemmel olan farkını da unuttuk.

Kendi merkezimizi, özümüzü bırakıp odak noktamızı hep başka acılara yönlendirdik. Öyleymiş gibi, böyleymiş gibi davranmaya, sıradan ve aynı olmaya çalıştık. Sadece bize ait, parmak izimiz kadar eşsiz özelliğin gücünü, yani özümüzün bilgilerini kaybettik.

Bunları hiç düşünmediyseniz düşünme vakti geldi! Çünkü bu zamana kadar sürekli olarak hepimiz hayatlarımızı bu şekilde yaşadık. Özümüzden, kendi merkezimizden uzaklaştıkça etrafa saçıldık, dağıldık. Kabuslar yaşadık ve yaşadığımız kabuslar bedenimizi de yansıdı. DNA’larımız , hücrelerimiz, iç organlarımızda bundan nasibini aldı ve onlar da bu özünden kopuşun sonuçlarını yaşadı. Peki nasıl oluyor da kendi benliğimize karşı bu kadar acımasız olabiliyoruz? Neden kendimize sürekli bir karmaşa ve kaos yaşatıyoruz? Neden kendi özümüzün benliğini, özel kimliğimizi yaşatma seçeneğimiz varken, kendi bilgilerimizi etrafa saçarak dağıtıyoruz.

Yaşamımızda ihtiyacımız olan her şey ama her şey bizi bulur. Hiç kimse hakkınız olanı sizden alamaz. Ya da size hakkınız olanın dışında bir şey veremez. Hakkınız olanı kendinize sadece siz verebilirsiniz. Nasıl mı özümüzün içindeki bilgilerimizi kullanarak .

Şimdi fark etme zamanı,

şimdi özümüze dönme zamanı,

şimdi uyanma zamanı.

Bilinçsizliklerinizi yani fazlalıklarınızı atın gitsin, rahatlayın, hafifleyin, yükleri bırakın. Öz kimliğimizin dışında olmaya çalıştığımız yükleri atın gitsin. Yüzünüze yansıyacak olan hayat deneyimleriniz heyecanla sizi bekliyorlar. Var olan her yerdeki bilgi potansiyelleri heyecanla bizi bekliyorlar. Sahip olmak istediğimiz her şey bizi bekliyor. Hadi bırakalım yükleri, bize ait olmayan hisleri, yargıları ve düşüncüleri.  Daha fazla bekletmeyelim özel olma hissini.

Özünde olmak kimlikli olmaktır. Kim olduğunu, neden bu dünyada olduğunu bilmektir. Bu dünyadaki hizmetinizi, görevinizi bilmektir. Sahip olduğunuz tek gücünüz olan öz bilincinizin farkına vararak kullanabilmektir. Bu kimlik Yaradan’ın biz insanlara verdiği öz parçasıdır!

İsteklerine ulaşmak istiyorsan, hakkın olmayan yükleri almayacak, hakkın olan yükünden ise kaçmayacaksın!

Bilmek dolmaktır. Ve tam dolduğunda her şey senin istediğin sınırsızlığa dönüşür ve insan olarak kimliğin değişir. Hissedilmeyen hiçbir hakikat yaşatılamaz. Ancak hissettiğinde, idrak ettiğin de yaşamında yaşatabilirsin. Hayattaki tüm deneyimlerimiz şifa olsun, teşekkür ederim.